Celal Üster

Bugünden söz eden bellek

13 Mayıs 2015 Çarşamba

1991 yılıydı. Sanat Çevresi dergisinin ağustos sayısında sanat tarihçisi ve eleştirmeni Sezer Tansuğ’un “Köfteci Kaptan Hakkında...” başlıklı bir yazısı yayımlanmıştı.
Tansuğ, çalışmalarını uzun yıllardır yurtdışında sürdüren, 1986’dan beri işlerini Türkiye’de de sergilemekte olan Sarkis’i hedef alıyor; Sarkis’in Ermeni olmasından kalkarak, sanatçıya ırkçı nitelikler taşıyan suçlamalar yöneltiyordu. Tansuğ’a bakılırsa, Sarkis, 1990 Venedik Bienali sırasında San Lazzaro adasındaki Katolik Ermeni manastırında düzenlediği sergiyle “gizli düşmanlığın bile empoze edilmek istendiği bir saygınlık ve dolayısıyla çıkar arayışına” girmiş, sanatçı “meşum Ermeni propagandasına alet olmuştu”.

89 imzalı bildiri
Tansuğ’un benzeri suçlamalar ve kişisel hakaretlerle sürüp giden bu yazısı karşısında, aralarında Melih Cevdet Anday, Murat Belge, Mengü Ertel, Bülent Erkmen, Can Yücel, Onat Kutlar, Ferit Edgü, Doğan Kuban, Enis Batur ve Handan Börüteçene’nin de bulunduğu 89 sanat ve kültür insanı bir kınama bildirisi yayımlamıştı.
Bildiride, “... sanatın ayırıcı değil birleştirici gücüne inanan, ırk dil, din, renk, cinsiyet ve milliyet ayrımına karşı olan bizler; Sezer Tansuğ’un ... dile getirdiği ırkçı, şoven ve gerici düşüncelerini; yazarın kişiliğinde sembolleşen ayrımcılığın düşmanca tohumlarını ekmek ... amacındaki gerici zihniyeti... kınıyoruz” deniyordu.

Cumhuriyet’te tam sayfa
O günlerde, Cumhuriyet, Sarkis’e ve kınama bildirisine çok geniş yer vermişti. Başında bulunduğum Kültür Servisi’nin 18 Ağustos 1991 günlü sayfasını bu olaya ayırmıştık.
Sayfada, Sarkis’le “Bugünden söz eden bellek” başlıklı bir söyleşi yapmış; bildiriden ve Tansuğ’un yazısından bölümlere yer vermiş; dönemin ünlü hukukçusu Çetin Özek’in, Tansuğ’un, yazısında Sarkis’in kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ortaya koyan incelemesini yayımlamıştım.
Dahası, Tansuğ, yalnızca bildiriye imza atanlar hakkında değil, o sayfayı hazırlayan benim hakkımda da dava açmış, ancak bu dayanaksız dava çok geçmeden düşmüştü...

Sarkis’in ‘Nefes’i
Yıl 2015. Aradan çeyrek yüzyıla yakın bir zaman geçmiş. Dünyanın en saygın sanat şölenlerinden Venedik Bienali’ndeki kendine ait ilk pavyonunda Türkiye, Sarkis’le “Nefes” alıp veriyor.
Sözü dolandırmadan söyleyeyim: Ermeni soykırımının 100. yılında, Türkiye’nin Venedik’te Türkiyeli bir Ermeni sanatçı tarafından temsil edilmesi, çok anlamlı.
Sergi alanının iki ucundaki neon gökkuşakları. Ortada arkalı önlü iki ayna. Aynalarda, çocukların parmak izleriyle renklendirdiği gezegenler.
Duvarlardaki vitraylarda, evvel zamandan ve şimdiki zamandan görüntüler.
35 bin yıl öncenin mağara resimleri, Aya Sofya’dan bir melek, Mihrimah Sultan’ı kucaklayan Mimar Sinan, sanatçının anababasının gömütleri ile torununun görüntüsü, Hrant Dink’in yaşam, bereket, aşk ve doğruluk simgesi narlı sureti, Gezi Parkı Direnişi’nin Kırmızılı Kadın’ı...
Kültür ve dışişleri bakanlıkları ile Türkiye Pavyonu’na destek veren kimi katılımcıların Rakel Dink’in yazısındaki “Ermeni Soykırımı” ifadesinden “rahatsızlık duymaları” üzerine 7 Mayıs’taki açılışta dağıtılması beklenen sergi kataloğunun geri çekilmesine karşın, Sarkis’in geçmişten bugüne, bugünden geleceğe üflediği “Nefes”, her türlü sığ siyasal yaklaşımı yerle bir eden bir sanat manifestosu...
24 yıl önce, Sarkis’i dinledikten sonra, yazıma “Bugünden söz eden bellek” başlığını yakıştırmıştım. Şimdi daha da yakışıyor sanırım...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Irgat’ın Türküsü 14 Mayıs 2018

Günün Köşe Yazıları