Celal Üster

‘Tüm iktidar hayalgücüne!’

04 Mayıs 2018 Cuma

1789 Fransız Devrimi patlak verdiğinde Paris sokakları “Liberté! Egalité! Fraternité!”, “Özgürlük! Eşitlik! Kardeşlik!” sloganlarından geçilmiyordu.
1848’de Parisli işçilerin Haziran ayaklanması sırasında 30’undaki Marx’la 28’indeki Engels’in kaleme aldıkları Komünist Parti Manifestosu elden ele dolaşıyordu.
1871 Paris Komünü günlerinde barikatlardan “Vive la Commune!”, “Yaşasın Komün!” haykırıları yükseliyordu.
1968 Mayısında ise Paris’in üniversiteleri ve meydanlarında “Egalité! Liberté! Sexualité!”, “Eşitlik! Özgürlük! Cinsellik!” sloganları yankılanıyordu. Duvarlara asılı afişlerden birinde ise şu sözler okunuyordu: “Eğer hiçbir şeyin değişmeyeceğini sanıyorsam alığın tekiyim, eğer düşünmek istemiyorsam korkağın teki ve eğer hiçbir şeyin değişmemesinin benim çıkarıma olacağını düşünüyorsam alçağın teki...”

***

Aslında Fransa’da her şey öğrencilerin kapitalizme, tüketim çılgınlığına, Amerikan emperyalizmine, geleneksel kurumlar, değerler ve düzene karşı protesto ve işgal eylemleriyle başlamıştı. Başkaldırı çok geçmeden fabrikalara sıçramış, 11 milyon işçiyi kapsayan grevler birbirini izlemişti.

***

Kuşkusuz, Mayıs ‘68 Fransa’ya gökten zembille inmemişti. Vietnam, Kamboçya ve Laos’un Amerikan emperyalizmine karşı kurtuluş savaşı tüm hızıyla sürüyor; ABD’de üniversite yerleşkeleri ve sokaklarda özgürlükler uğruna, ırkçılığa ve Vietnam Savaşı’na karşı protestolar büyüyor, feminizm yükseliyor, çevreci hareket filizleniyor, biyolojik ve nükleer silahlara karşı eylemler birbiri ardına geliyordu. Afrika ulusları sömürgeciliğe karşı uyanıyor; Filistin halkı ayağa kalkıyordu.

***

O sıralar pek çok “solcu” tarafından görmezden gelinse de, sosyalist ülkelerde de düşünce ve ifade özgürlüğü ve insan haklarının ayaklar altına alınmasına karşı protestolar gelişiyordu. Çekoslovakya’ya Prag Baharı gelmişti; bir süre sonra Sovyet birliklerince bastırılacak olsa da Avrupa sosyalizmini derinden sarsacaktı.

***

Tam 50 yıl önce bugünlerde Fransa ve Paris’i kuşatan Mayıs ’68, bana sorarsanız, politik bir hareket olduğu kadar, belki daha çok, kültürel, hatta ruhsal bir isyandı. Köhnemiş eğitim sistemine başkaldırı, işçilerin de katıldığı bir gençlik isyanına dönüşmüştü.
Çok geçmeden Türkiye gençliğini de kucaklayacak olan Mayıs ’68, yalnızca politik olarak değil, kültürel, sanatsal, ruhsal olarak da, bir yaşam tarzı olarak da bir kuşağı biçimlendirecek, bir kuşağa adını verecekti.

***

O günlerde Paris duvarlarından eksik olmayan sözler geliyor aklıma:
“Yasaklamak yasaktır!”
“Gerçekçi ol, olanaksızı iste!”
Ama beni en çok etkileyen slogan
“Tüm iktidar hayalgücüne!” idi.

***

Beyazıt’ta, üniversitenin merkez binasındaki büyük işgale geç kalmıştım. Ana kapılar kapatılmıştı. Yan duvardan sarkıtılan uzun merdiveni 21 yaşın çevikliğiyle tırmanıp bahçeye atladığımda, aslında bir işgale değil, yepyeni bir kuşağa katıldığımın, yepyeni bir dünya ve hayat düşleyen bir hayale daldığımın ne kadar ayırdında olabilirdim ki!

***

5 yıl kadar önce Gezi Direnişi’ndeki gençler arasında 65 yaşında bir 68’li olarak gezinirken bütün bunlar geçmişti aklımdan. 50 yılda kuşkusuz çok şey değişti. 1968’in ateşi sönmüş gibi görünüyor. Ama belleğin gücünü söndürmek olanaksız! Hayalgücüne gem vurmak da! Hayalgücü her dem iktidarda!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Irgat’ın Türküsü 14 Mayıs 2018

Günün Köşe Yazıları