Bu tüzük, çok özel bir özgürlük dersi verebilir!

29 Ağustos 2024 Perşembe

CHP, önce Sivas’ta 4 Eylül’de tarihle olan randevusuna uğradıktan sonra, Ankara’da dört gün sürecek tüzük kurultayını gerçekleştirecek ve Cumhuriyetimizin yeni yüzyılı için yalnız kendine değil, Türk siyasetine biçtiği yepyeni sistemi belirleyecek... Büyük ihtimalle siyaset, Eylül 2024’ten sonra hiçbir zaman aynı olmayacak. 

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in davetiyle tüzük çalıştayına katıldım. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve genel başkan Özgür Özel, örgütü ve muhalefeti ateşleyici mükemmel konuşmalar yaptılar. İmamoğlu, CHP’nin ortak aklının halkın zaferini getireceğine ve ülkeyi tek adamın iradesinden kurtaracağına olan inancını vurguladı. Özel ise önümüzdeki seçim gecesinde vatandaşların “Bu benim muhalefette geçirdiğim son gün” diyerek sonuçları büyük bir güvenle izleyeceklerine olan inancını paylaştı ve kamuoyunda ses getiren “Kimseyi ezdirmeyeceğiz. Karıncanın kardeşi vardır, o da Cumhuriyet Halk Partisi’dir” sözleri alkışlarla salonda yankılandı.

Geçen hafta, makamında Özgür Özel’i ziyaret ettim ve yıllardır detaylandırarak üzerinde çalıştığımız Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü (D3) kendisiyle paylaştım. Özel, son derece cana yakın ve fikri takibe sahip bir siyasetçi. Beni ne kadar dikkatlice ve emeğe saygıyla dinlediğini görerek Parti adına tekrar umutlandım.

Özel, bana “Demokratik Dijital Katılım” programını izah etti, hatta cep telefonundan nasıl işlediğini gösterdi. Parti için büyük bir devrim. 

Özel ile sohbet ederken, partinin nereden nereye geldiği, gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti. CHP, bu atılımı 21 yıl önce de yapabilirdi. İmamoğlu’nun konuşmasında bahsettiği “tek adam iradesi”, o günlerde Baykal CHP’sinin soyadı gibiydi. Genel başkan adayı olduğum 2003 Kurultayı’na giderken CHP afişleri Baykal’ın portresi ve “O hep sizi düşünüyor”, “O hep haklı çıktı” gibi sloganlarla doluydu. Seçimlere geçmeye birkaç saat kala cüret edilen tüzük darbesiyle imzalarımı fazlasıyla tamamlamış olmama rağmen adaylığım düşürülünce, bu soruyu kürsüden soramamıştım: “Bunlar, bir sosyal demokrat partinin seçim afişlerine benziyor mu?” 

Sonra Kılıçdaroğlu dönemi geldi. Bırakın “ortak akıl” fikirlerini, biri “bizim adımıza” düşünmeye devam ediyordu! “Ekmeleddin İhsanoğlu”nu hatırlıyoruz, CHP tek bir miting yapamadığı gibi “Ekmek için Ekmeleddin” gibi dâhiyane (!) bir sloganla tarihe geçti! CHP’nin neredeyse bütün adayları da aynı merkezi atama yöntemiyle belirlenmeye devam ediyordu.

Bir kuşağın ömrünün en güzel yıllarını yiyen bu kara deliğin gerekçelerini bilip ders çıkarmazsak benzer hatalarla onlarca yıl daha kaybedebiliriz! CHP, “Sizin adınıza tüm kararları alan tek adam” mantığıyla ilerleyerek koskoca 21 yılı AKP’ye hediye etti! Önce Baykal, ardından Kılıçdaroğlu’nun toplum nabzıyla alakası olmayan parti yönetim modelleri ortada halktan büyük tepkiler çekti. Milletvekillerinin çoğu ise yanlış olduğunu bildikleri hiçbir konuda tepki vermeye cesaret edemediler! Kitlesel bir sol parti, tamamen liderin siyasal çıkarları için deforme edilmiş tüzük zaaflarından yıllarca kurtulamayarak Türkiye’yi tek adam olarak yöneten bir aşırı sağ liderin gölgesinde onun kötü kopyası olarak kalmayı göze alabildi. 

Düşünün ki 2003’ten beri CHP kendi tüzüğüyle tamamen çelişkili genel başkan seçimleri yaptı. Gerçek CHP tüzüğüne göre genel başkan “gizli oy-açık tasnif” ile seçilir ama tüzük darbesinden itibaren genel başkan kimlerin oylarıyla o koltuğa oturduğunu biliyordu ve gizlilik kavramı artık tamamen rafa kaldırılıyordu. Daha beteri, bu yozlaşmış yapıda, çeşitli delegasyonlar, genel başkan ve yakın çevresi ile iyi geçinerek, liderin bonkörce dağıttığı belediye başkanlıkları, milletvekillikleri, il veya ilçe başkanlıklarından nasiplenerek genel başkanın iktidar arka bahçesine oturuyorlar; bu şekilde de tabii ki genel başkan da kendisini ihya eden yüzlerce “açık destek imzası” almış oluyor... Sonuç mu? Mesela Sayın Kılıçdaroğlu’nu desteleyen 1350 delege üstünden 800 imza divana sunulduğu zaman, genel başkan seçimi daha sandıklar kurulmadan bitmiş oluyordu! Sonra gelsin alkışlar, patlasın flaşlar! Bu tüzük ve yönetim yapısı böyle kalsaydı, CHP daha 100 yıl bu sarmaldan çıkamayabilirdi. Özgür Özel işte bu zincirleri kırmayı başardı!   

Tüzük çalıştayına dönersek başkan Çelik, ilk iki konuşmayı süre limiti olmaksızın yapmak için önce yıllardır SODEV yapısı içinde parti içi demokrasi vurgularını sürdüren eski bakanlardan Ercan Karakaş’ı, ardından da yıllardır sorumluluğunu üstlendiğim “Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü” çalışmalarını tekrar sunmam için beni davet etti. Burada yazdığım düşünceler dahil, birçok konuyu gündeme taşıdım ve bu tüzüğün aynen 1961 Anayasası gibi özgürlükçü devrimci bir ruh yansıtması gerektiğini, bunun başarılacağına inandığımı vurguladım. 

Neden mi inanıyorum, gündeme getirdiğim birçok kritik konuda, Özel yorumlarımı destekleyen tepkiler verdi! Bu ilk defa oluyor... Kılıçdaroğlu, Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü kendisine 2021 ilkbaharında genel Merkezde, aynı odada büyük umutlarla sunduğumda, nazik bir çay ikram edip saydığım hiçbir demokratik içeriğe heyecan göstermeden beni yarım saat ağırladıktan sonra, projeyi rafa kaldırmıştı. Aynen henüz grup başkanvekili iken Meclis’teki makamında 2010 yılında kendisine bu tüzüğün çok benzer bir ön çalışmasını sunduğumda yaptığı gibi... 

Özel ise benzer heyecanları samimi şekilde paylaşıyor. Mesela, genel seçimlerde iki dönem başarısız olan genel başkanın hemen görevden ayrılmasını ısrarla kendisi vurguluyor. Bu ne rahmetli Baykal ile ne de Kılıçdaroğlu ile uzaktan yakından kıyaslanabilir bir tablo değil. Hatta Ecevit de DSP başkanlığı döneminde, kendisine karşı adaylık koymaya “kalkışan” Sema Pişkinsüt’ün önünü keserek bu “münasebetsiz” durum vahimleşmeden önlem alabilmişti! Bizlere bugün Özel’in özgüvenini ve kararlılığını ayakta alkışlamak düşer, hepsi bu! 

Gerek D3 tüzüğünü hazırlamış olan bizlerin, gerek Öymen’in Demokrasi ve İlke Grubu’nun gerek Karakaş ve SODEV önerilerinin her birini, genel merkezde sentezleyecek çeşitli hukukçular ve genç siyasi kalemler var. Ama işte o da işin en zor kısmı! Detaylarda işi kotaracak olan, genç ağırlıklı bir kadro olacak! Onların her birine zihin açıklığı diliyorum ve tekrar 1961 Anayasası gibi özgürlükçü bir ruhla bu kritik günleri hissederek bu son virajı dönmelerini diliyorum.

Bu büyük “devrim”in ne kadarı son metne yansıyacak, tüzük kurultayında bunlar ne kadar tartışılabilecek bilmiyorum. Ama günlük programı her ne kadar dolup taşıyorsa da temennim gönül ferahlığıyla bu işe girişen cesur genel başkanın, nihai metni de önceden toptan gözden geçirmeyi başarabilmesi...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir büyük veda daha… 5 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları