Barış Doster

Yargı bağımsızlığı ve ‘memur yargıçlar’

05 Haziran 2019 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni açıkladı. 2002’den beri aralıksız, tek başına ülkemizi yöneten Erdoğan ve kadrosunun yargıya ilişkin vaatleri, akla Şimdiye dek bunlar niçin yapılmadı? Kimler engelledisorularını getirdi öncelikle. Yargının her anlamda, her düzeyde büyük sorunları olduğuna dikkat çeken pek çok hukukçu da, strateji belgesini hayal paketi olarak niteledi. İlaveten, Avrupa Birliği’yle ilişkilerin fiilen donması nedeniyle, bu paket üzerinden, Brüksel’e mesaj verme çabası da akla geliyor. O nedenle niyet beyanıdemek de mümkün.
Malum; ülkemizde hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı, yargıç güvencesi, yüksek yargı organlarının üyelerinin seçimi, kuvvetler ayrılığı gibi konularda tablo hiç parlak değil. Durum buyken, strateji belgesinde geçen ve avukatlara yeşil pasaport vaat eden sözler, Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nca hararetle alkışlandı. Bu da akla şu soruyu getirdi: “Memur yargıçların yanına, memur avukatlar mı geliyor?”

‘Memur’ yargıçlar
“Memur” yargıçlar tanımı, ülkemizin yetkin hukukçularından, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden değerli hocam Prof. Dr. Rona Aybay’a ait. Aybay’ın bu adı taşıyan bir makalesi de var: “Memur” Yargıçlar, Av. Teoman Ergül’e Armağan, Türkiye Barolar Birliği Yayını, Ankara, Ocak 2017, s: 543-568. Rona Hoca, 1961 Anayasası’nın hazırlık çalışmalarının ilk aşamalarını yakından izlemiş bir hukukçu olarak şunları söylüyor:
“Anayasa taslağını hazırlayanlar, yargıçlarımıza hukuk devletinin kurulması yolunda büyük güven duymuşlardı. Hiç kuşkusuz adalete, dolayısıyla kamuya en iyi biçimde hizmet edebilsinler diye, ayrıcalıklı, siyasal iktidarlara karşı güvenceli özel statüler (ayrıcalıklar) tanımışlardı. Ama yargıçlarımız 1961 Anayasası’yla gösterilen bu güvenin hakkını veremediler. Bu noktada yargıçları suçlarken, insafı elden bırakmayıp, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, örgüt olarak perişan; kültür ve gelenek olarak bağımsızlıktan uzak bir adalet dizgesinin miras kaldığını da belirtmek gerek. Yargıçlarımızın, kendi meslekleri konusundaki algıları, bağımsızlık kültürüne yabancı kalmıştır. Kendilerini bağımsız yargıç olarak görmekten çok, devletin görece yüksek maaşlı memurları gibi görmüşlerdir. 1961 Anayasası’yla, her düzeyde mahkemede görev yapan yargıçlara, önlerindeki davada uygulamak durumunda oldukları bir yasa hükmünü anayasaya aykırı bulmaları halinde, belli koşullarla uygulamaktan kaçınma yetkisi tanınmıştı. 1961 Anayasası’nın yürürlükte olduğu yaklaşık 20 yıllık süre içinde hiçbir yargıç bu yetkiyi kullanmamıştır. Benzeri bir anayasa hükmü olan İtalya’da ise durum hiç de böyle olmamıştır.”
Sözün özü; güçlü bir Cumhuriyetin, yetkin bir hukuk devletinin yolu; onurlu, vicdanlı, namuslu, başı dik yargıç, savcı ve avukatlardan geçer. Cumhuriyet Devrimi’nin ve hukuk tarihimizin büyük ismi, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt geleneği, bu birikimi barındırır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları