Barış Doster

Plan olmadan pilav olmaz

13 Şubat 2019 Çarşamba

Türkiye günlerdir artan sebze fiyatlarını konuşuyor. Alelacele devreye sokulan tanzim satış yerlerinin önünde, birkaç lira daha ucuza sebze alabilmek için saatlerce bekleyen yurttaşlar, uzun kuyruklar oluşturuyorlar. İktidar çözümü, köylüyü, pazarcı esnafını, kabzımalı azarlamakta arıyor. Hem kendi başarısızlığını örtmek, hem ana muhalefete yüklenmek adına, 2. Dünya Savaşı yıllarındaki karneleri, 1970’lerdeki tüpgaz kuyruklarını anımsatıyor, o dönemlerin nesnel koşullarını saklayarak. İktidara en etkili muhalefeti ise sivribiber ve patlıcan yapıyor. Bu durum esprilere konu olup ağlanacak halimize güldürse de, ekonomik tablo, Karl Marx’ın, “Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i” adlı eserindeki şu satırları çağrıştırıyor: “Hegel, bir yerde şöyle bir gözlemde bulunur: ‘Bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir’. Hegel eklemeyi unutmuş: İlkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak”.
Türkiye’nin ekonomik sorunları, Cumhuriyet ekonomisine sahip çıkmayan; üretimi, kalkınmayı unutan; yaşadıklarından ders almayan zihniyetin eseridir. Çünkü bizde sağ siyasetin tüm akımları, planlamaya karşıdır. Cumhuriyetin diğer niteliklerinin yanında, aynı zamanda kamuculuk ve planlama olduğunu kabul etmezler. Adalet Partisi yandaşlarının şu sözü hafızalardadır: “Bize plan değil, pilav lazım.”
O nedenle iktidar; ister TÜİK’in ürün sepetini güncellesin, ister Kamu İhale Kanunu’nu 187 kez değiştirsin, ekonomide sorunlar büyüktür. Üretimsizlik, işsizlik, verimsizlik yapısaldır. Üretimde, ihracatta yüksek teknoloji payı düşüktür. Türkiye, sanayileşme iddiasını yitirmiştir. Tarım çökmüştür. Ekonomi; dış kaynağa bağımlıdır. Büyürken bile istihdam yaratamamıştır. Orta gelir tuzağından çıkamamıştır. Kişi başına gelir, 10 bin dolar çevresinde takılmıştır. İcra dairelerindeki dosya sayısı 26 milyonu geçmiştir. Kamu kurumlarının, belediyelerin farklı adlarla yaptığı sosyal yardımlardan 30 milyondan fazla yurttaş yararlanmaktadır. Bu, Cumhuriyetin milli, planlı, karma, kalkınmacı, ithal ikameci ekonomi politikalarından vazgeçilmesinin sonucudur.

Milli ekonomi, milli siyaset
Türkiye’nin bağımsızlığı ve bütünlüğü, yabancılardan alınan ekonomi reçeteleriyle, danışmanlık hizmetleriyle, dış borçla sağlanamaz. Yurttaşının karnını ucuz ve sağlıklı besinle doyuramayan bir ülke, sadece sınır güvenliği anlamında değil, gıda güvenliği anlamında da beka sorunu yaşar. Büyük borç altına girer. Kaçınılmaz olarak doğal kaynaklarını satar. Yabancılara geniş ayrıcalıklar tanır. Atatürk’ün, 1921’de söylediği şu sözler, uyarıcıdır:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, millidir; tamamıyla maddidir, gerçekçidir. Var sanılan ülküler arkasında, o ülkülere ulaşmak için değil, fakat ulaştırmak hülyasıyla milleti kayalara çarparak, bataklıklara batırarak, en sonunda kurban ederek mahvetmek gibi cinayetten kaçınan bir hükümettir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütün programlarının ilkesi şu iki esastır: Tam bağımsızlık, kayıtsız ve şartsız milli egemenlik!”
Kıssadan Hisse: Toprağının kıymetini bilmeyen, toprağını verimli kullanamayan, toprağına sahip de çıkamaz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları