Barış Doster

G20 Zirvesi’nden ne çıkar?

29 Haziran 2019 Cumartesi

Dünyanın gözü kulağı Japonya’nın ev sahipliği yaptığı G20 Zirvesi’ndeyken, ABD Senatosu, Başkan Donald Trump’ın Ankara Büyükelçiliği’ne aday gösterdiği David Satterfield’ın görevini onayladı. Onama haberi, ikili ilişkilerin oldukça gergin olduğu bir süreçte, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump’ın Japonya’daki zirvede görüşmesinden önce geldi. Yani, zamanlama manidar. Zira ABD’nin bir yılı aşkın süredir Ankara’da büyükelçisi bulunmuyordu.
Bilmekte yarar var. Bu tür uluslararası zirvelerden, dünyanın mazlum halklarını, üçüncü dünya ülkelerini, ezilenleri, yoksulları, emekçileri mutlu edecek sonuçlar pek çıkmaz. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin liderleri, bu tür çoklu zirveleri, dış politikanın vitrini, uluslararası ilişkilerin podyumu olarak görürler. Toplantı ve görüşmeleri; dünya medyasının yoğun ilgisinden de yararlanarak, kendilerinin ve ülkelerinin tanıtımında kullanırlar.
ABD başkanları ayrıca, bu türden zirveleri, ülkelerinin liderliğini dünyaya göstermek için de önemserler. İç ve dış kamuoyunun desteğini almak, içte ve dışta itibar elde etmek açısından, fırsat olarak görürler. Demokrasi, insan hakları, özgürlük, sivil toplum, çevrenin korunması, terörle mücadele gibi konularda bol keseden vaatte bulunurlar. Japonya’da attıkları atom bombalarının; Kore’de, Vietnam’da, Şili’de, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de yaptıklarının; destekledikleri darbecilerin, terör örgütlerinin; sattıkları silahların hesabını vermeden, özeleştirisini yapmadan, bolca gülücük dağıtırlar. 800 milyar dolara yakın savunma bütçesi olan, dünya üzerinde 150 ülkede 800 dolayında askeri üssü bulunan, dünyanın en fazla silah üretip satan ülkesinin başkanı, dünya barışı hakkında konuşur bu zirvelerde.

Meselenin özü
Türkiye açısından ise meselenin özü şudur. ABD Başkanı’nın kişisel tutumu, Türkiye’yi yöneten kadroyla samimiyeti, ilişkilerin yönünü değiştirmez. Ne ABD devlet yapısı buna izin verir, ne de kişisel ilişkiler bu denli güçlüdür. Dahası var. Türkiye; dış ticaretinde Avrupa’yla; savunma ve güvenliğinde NATO, dolayısıyla ABD’yle; enerji tedarikinde ise Rusya’yla çok yakın, yoğun, yapısal ilişkilere sahiptir. Bu alanların hiçbirinde kısa sürede başka müttefikler, ortaklar, tedarikçiler bulması kolay değildir. İlişkileri devletlerin kapasiteleri, menfaatları, öncelikleri, hedefleri belirler. İttifaklar buna göre şekillenir. Koşullara ve ihtiyaçlara göre de olgunlaşır.
O yüzden, bir zamanlar Büyük Ortadoğu Projesi’nde, Medeniyetler İttifakı Projesi’nde eşbaşkan olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini de, “ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 sayfa 9 maddelik bir anlaşma yaptım. Ortadoğu’daki tüm rejimler düşecek. Irak’ta yaşananlar bölgeye örnek olsun” diyen (24. 05. 2003, Vatan gazetesi) Abdullah Gül’ün sözlerini de, unutmamak gerekir. Çünkü büyük devletler unutmazlar. Zamanı gelince de anımsatırlar. Ortadoğu’da yaşananlar bunun kanıtıdır.
Devlet adamları ketum olmalıdır. Bir devlet, henüz bir sorunla karşılaşmadan, zamanında gereken önlemi almazsa, çözemediği her sorun, gelir başına dert olur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları