Bağış Erten

Zor zor yıllar

30 Aralık 2015 Çarşamba

Gelenektendir. Yılın ilk ya da geride kalan yılın son yazısında hem muhasebe yapılır hem dilek kapısı açılır. İlki de, ikincisi de zor bu yıl. İnsanın eli kaleme gitmiyor. Spor ya da değil, mutluluğun resmini çizmek her durumda güç. Dilek kipine geçebilene de aşk olsun. İyi günlerden geçmiyoruz, bu kesin!
Hep mi böyleydi, yoksa son zamanlarda mı böyle ‘darlandık’ bilemiyorum. İnsan yaşadığı zamanı hayatın zirvesi sanıp duruyor. O yüzden objektif değiliz. Ama gene de biraz fazla geliyor yaşadıklarımız. Bu kadarı da olmazmış, olmamış gibi geliyor. Oysa oluyor. Hatta hep oluyor-muş. Bu ilk değilmiş.
Kendimle pişti olmayayım diye eski yılbaşı yazılarına bakıyordum. Benzer şeyleri okuya okuya bir on yıl öncesine dek gittim. İki resim arasında altı fark bile yok!
Bundan tam on sene önce bakın yılbaşı ‘paketimde’ neler varmış.

On sene önce
Şöyle başlamışım yılbaşı yazısına: “Demokrasiye inandığını iddia eden ülkelerin tümünde anayasalar eşitlik ve özgürlük vaatleriyle doludur. Hepimizin seyahat, düşünce özgürlüğü vardır ve hepimize yaşama hakkı, onurlu bir hayat sürdürme hakkı tanınmıştır. İşkence görmeyiz, adil yargılanırız, düşüncelerimizi özgürce ifade ederiz. Ama hayat anayasada yazdığı şekliyle yaşanmaz. İdealler olarak yazılı metne sıkışan bu ilkeler ne yazık ki gündelik hayatın dinamizminde, siyaset esnafının pratiğinde ve toplumsal yapılarda sekteye uğrar, tahrip olur. Bu yüzden de insanoğlunun hak mücadelesi hiç bitmez, çünkü bu adeta bir cephe savaşıdır. Muktedir olanların sınırlarını da işte bu mücadele belirler. Bazen organize ataklar geliştirir bir sonuç elde edersiniz, bazen bir pozisyon zaafını değerlendirir mevzi yakalarsınız. Ama rakip takımın atakları dalga dalga gelir hep. Özellikle sağdan sürekli bindirirler.”
Değişen ne var şimdi? Hiçbir şey. Demokrasi hâlâ kâğıt üstünde. Hatta orada bile sorun var. Kâğıda, kitaba bile sığmayacak işler görüyoruz. Yetmiyor sağdan bindirmeler topyekûn. Olsun. Bundan yılacak değiliz. Mücadele hâlâ sürüyor. Ama defansta bu sefer belki de hiç olmadığı kadar zorlanıyoruz. Çünkü hakem de artık rakip takımın bir parçası.

Dokuz sene önce
Tam dokuz sene önce ise şöyle bir paragraf buldum gene yılbaşı yazısında: “Sorarım size, para dışında uğruna mücadele verilecek ne kaldı futbolumuzda? Sportif açıdan herhangi bir yakın plan hedef var mı gündemimizde? Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını kazansak ne yazar, kazanmasak ne yazar! Bir zamanlar Anorthosis’i, Tromsö’yü geçemeyenlerden ön elemede bir şeyler ummak mümkün mü? Seneye her şeyin daha iyi olacağının garantisi nedir?
Karartma gecelerine devam edelim. Bir seçim var önümüzde. Futbolun dümenine kim oturacak diye bekliyoruz. Var mı yeni bir yüz? Var mı sportif başarı dışında yeni bir şey vadeden? Siyaset edenlerin süngüleri altında geçecek bu seçimde futbol adına ufuk açacak bir patika olsun çıkabilir mi? Oyunun iyiliğini, selametini arayan bir tek oy var mı?”
Umutsuz bir paragraf değil mi? Peki haksız mı? İçinde bulunduğu koşulların etkisi altında gerçeği göremiyor mu? Pek zannetmiyorum.

Bugün
Oysa spor için ne güzel bir yıl olabilir bu yıl. Milli Takım EURO 2016’da. İşler o kadar iyi gözükmese de turnuva takımı olmanın umudunu taşıyoruz. Orada Arda ve arkadaşları bizi gururlandırabilir... de neyin gururu olacak ki bu? Alınacak bir başarı hangi futbol yatırımının karşılığı olacak ki? 2008’de yarı final oynadıktan sonra ne değişti? Tersine geçen sekiz yıl içinde futbolumuz neredeyse dibe vurdu.
Ardından olimpiyatlar var. Bir Göksu Üçtaş daha çıkar, Potanın Perileri, Filenin Sultanları falan deyip gururlanabiliriz... de onca doping faciasını, yetiştirilemeyen sporcuları, tesisten ibaret gözüken spor politikalarını ne yapacağız? Basketbol ligi Avrupa’nın en iyisi. Voleybolcular her yıl olduğu gibi bu yıl da tarih yazabilirler. Genç yüzücülerimiz dünya rekorları peşinde. Bunlar bir umut kırıntısı yaratıyor mu? Evet yaratıyor. Ama biliyoruz ki temel sorunlar gün gibi ortada duruyor. Basketbolda yerli oyuncular az süre alıyor. Voleybol bütçe sıkıntısı çekiyor. Yüzücüler rekor kırmadan gündeme gelmiyor. Bu değişiyor mu? Hayır!
Bütün bunları geçtim. Her şey nefis olsa ne olur? Memleket bu haldeyken, bölge bu haldeyken, hayat böyleyken, demokrasi böyleyken spor ne yazar ki? Defanstan çıkacak bir iki topla gol bulma umudu bizi “ender gelişen Osasuna atakları”na mahkûm kılmıyor mu?
Sözün özü, bu bir ‘yeni yıl umutları, dilekleri’ yazısı değil. Zaten o yüzden haftaya değil bu hafta yazdım. Umutlu olanlar 2016’yı beklesin. Bu satırların yazarı için geçtiğimiz yıldan ışık devşirmek zor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları