Bağış Erten

VAKİT YOK GEMİ KALKIYOR ARTIK

21 Ekim 2015 Çarşamba

Futbolumuz açısından önemli bir dönemden geçiyoruz sevgili seyirciler. Kimse farkında değil ama sezonun en kritik haftaları bunlar. O yüzden ayağa kalkın ve talep edin. Ettiniz ettiniz; etmediniz; birkaç haftaya tren kaçar. Şunun şurası bir lokma tat alacağız. Ondan da mahrum kalmayalım. Neden mi bahsediyorum? Anlatayım.
Futbolseversiniz. Koca yaz aç, susuz geçti. Sezonu iple çekiyorsunuz. Takımlar topbaşı yaptı. “Nedir bizim takımın durumu” dediniz. Bir heves paralar döktünüz, şifreler aldınız. Bi’ seyrettiniz; aman allahım bu nasıl futbol? Hemen cevap geldi: “Hazırlık dönemi ölçü değil.” Peki, dediniz. Bekleyelim ligi. Sonra lig başladı. Formanızı aldınız, kombinenizi aldınız. Takım yıldız kaynıyor. Her şey tamam. Ama bir baktınız, oynanan oyun mahalle futbolundan hallice. “N’oluyor yahu” diye ağzınızı açmaya kalktınız. Hemen ayar geldi: “Daha takım hazır değil.” Oturması lazım, demlenmesi lazım, antrenör alışsın, futbolcu yeni takımına adapte olsun, sistemi ılıştıra ılıştıra zerk etmek lazım vesaire. ‘Ya sabır’ çektiniz bekliyorsunuz. Tam hadi ama derken araya Milli Takım arası girdi mi? Bir de oradan oyuncular sakat falan döndü mü? Zaten takım olarak çalışamadık ki? Oydu buydu derken 3-5 hafta da öyle gitti mi? Gitti.

Mühim olan üç puan mı?
Sonra geldik tam da içinde bulunduğumuz dönem olan ligin 8-11. haftaları arasına. Aslında kimsenin bahanesinin işlemediği zamanlar bunlar. Takımınızdan iyi oyunu bu dönem gördünüz gördünüz, görmediniz tren kaçtı. Neden? Çünkü devre arası yaklaşırken artık puanlar önemli demeye başlayacaklar. Transfer dönemine kadar hiç değilse biraz puan toplamak gerekecek. Devre arası zaten yeni bir hazırlık dönemi. E bunun yeni transferi var, gideni, geleni, belki değişen teknik adamı var. Takım yeniden oturmalı, demlenmeli, serinlemeli. İkinci yarının ilk beş haftası da böyle geçer mi? Geçer. Sakatlıklar artar sonra. Tam da en ihtiyacımız olduğu dönemde cezalı ve sakatlıklardan zar zor takım kurarız. O da biter, en kritik viraj başlar. Artık yarış hepten zorlaşmıştır. Her puan pırlanta değerindedir. Bundan sonra bizden iyi futbol beklemenin bir âlemi yoktur. Mühim olan üç puandır, onu da aldığımız için mutluyuzdur. Alamadıysak da bu taraftar için üzülürüz. Ve nihayet son düzlüğe girilir. Ya başarılı olur ‘yırtarsınız’, ya da bundan sonra iyi oynayacak zaman da kalmamıştır. Oturur huysuzlanır, öfkelenir, tepkilerden tepki beğenirsiniz. Böyle bir ortamda futbol oynamak zaten mümkün değildir. Bizim futbol kültürümüz insanı futboldan soğutmuştur. Bitsindir artık bu çile. Şampiyon değilseniz yaka silkerek biter zaten.

Tutmak yetmez sevmek de...
Oysa bu oyunu neden seyrediyoruz pek çoğumuz? Sadece tuttuğumuz takımın kazanması için değil, aynı zamanda eğlenmek, zevk almak, o meşhur ‘joga bonito’yu (güzel futbol) görmek için. Tamam, sıkı taraftar amentüsüdür: “Kazanalım da yarım sıfır kazanalım.” Ama ya o kadar sıkı değilse taraftarlık bağınız. Ya oyunu da seviyorsanız?.. Sonuçta futbolu herkesi ilgilendiren bir eğlence haline getiren şey ne olursa olsun sahada azıcık da olsun lezzet almak değil mi? Dünyanın en basit oyunu kitleleri peşinden biraz da bu sayede sürüklemiyor mu? Televizyonda hafta sonları onlarca maç yayının nedeni biraz da bu değil mi Bu oyun zevkli arkadaşlar. Bize unutturmaya çalışanlar var, ama öyle.
O yüzden şimdi tam sırası. Ey Süper mi Süper Lig takımları. Bugünlerde de bize güzel futbol göstermeyecekseniz ne zaman göstereceksiniz? Bakın beklentiyi de düşürdük. Üç dört hafta güzel oynayın yeter.

KURTARMA SÖZLÜSÜ
Önümüzdeki günleri kurtarma sözlüsü gibi görün sayın ve sevgili kulüplerimiz. İşte sizden gerçekten bir şey beklediğimiz bu haftaki ödevleriniz. Açık açık yazıyorum, sonra ‘çalışmadığımız yerden sordunuz’ bahanesine sığınmayın.

Avrupa Seferi
Söz Beşiktaş’tan dışarı olsun. Onlar en azından ne oynadıklarını biliyorlar. Zaten bu yazının da hedefi sayılmazlar. Onun dışındaki İstanbullulara sesleniyorum. Yenilirsiniz, yenersiniz. Orasıyla ilgilenmiyoruz. Evet, en kritik maç, belki gruptan çıkamayacaksınız. Ama inanın orasıyla ilgilenmiyoruz. Çok umutlu olmayınca insan böyle kalender oluyor. Ama bir gidiş yolu gösterin lütfen. Diyelim ki, ‘böyle oynarlarsa iyi bir şeyler olabilir’. “En azından oyunun şu bölümünde iyiydik” diyebilelim.

En büyük mü?
Fenerbahçe- Galatasaray: İddiamız o ki dünyanın en büyük üç beş derbisinden biri. İyi de neyle büyümüş, ünlenmiş? Şiddeti, kavgasıyla! En son ne zaman güzel futbol oynandı bu maçta hatırlayan var mı? Son on derbiyi toplasanız 15 dakikalık özet görüntü çıkaramazsınız. Hazır birbirinize o kadar girmemişken, temiz temiz güzel futbol oynasanız? Bir de böyle tarih yazsanız?
Sivasspor- Trabzonspor: Bir tarafta Sergen Yalçın, diğer tarafta Şota Arveladze. İyi günlerden geçmiyorlar ama takımın potansiyeli iyi. İkisi de zeki, genç teknik adamlar. Bir bildikleri varsa gösterme zamanı. Sonuçta takımlarının ortaya bir şeyler koymasının vakti geldi.

Haftanın maçı
Kasımpaşa-Bursaspor: Bu maç da estetik olmayacaksa bu ligi kapatalım, gidelim. Onlar diş gösteremeyeceklerse, ligin değeri de düşüyor haliyle. Başaltı, bu ligin en önemli kategorisi. Haftanın maçı olmalı. O derece!
Adana Demirspor- Adanaspor: Bu ülkenin futbolda değerli birkaç derbisi var. Bu da onlardan biri. Başka ülkede olsak gündemin ana başlığı olur. Onu hak ettiği yere yükseltmenin tam zamanı. Cumartesinin başrolünde bu maç olsun. O şehir bunu hak ediyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları