Bağış Erten

Turnuva takımı turnuvaya hazır

30 Mart 2016 Çarşamba

Biz İsveç’i Mehter Marşı’yla karşıladık. Avusturya da bizi Strauss’un Radetzky Marşı’yla. İkisi de savaşlara atfedilmiş, ritmini “cenkten” alan şarkılar. Belki kalite ve yaklaşım farkı vardır biraz. Ama niyet aşağı yukarı aynı. Biz bir avuç insan, sporun dili barışın dili olsun diye çırpınıp duralım, gerçekler bu şekilde.
Maça gelince; önce Türkiye’nin kimi yendiğine iyi bakalım. G Grubu’nu Rusya ve İsveç’in sekiz puan önünde, 10 maçta 28 puanla lider bitiren Avusturya’yı!.. Kendi yurttaşları tarafından, ev sahibi olduğu Euro 2008’e gücü yetmeyeceği için katılmamalı diye hakkında kampanyalar yürütülen bir takımdan bahsediyoruz. O turnuvada attığı 46 şutun sadece birini gole çevirebilmişlerdi. Dün neredeyse ilk şutlarında golü buldular. Bazen baskıyla bunalttılar. Bazen topu rakibe verip beklediler. Ama hep rasyonel ve bütünlüklüydüler. Bakmayın sıradan bir Bundesliga takımı gibi durduklarına, Premier Lig ve Bundesliga’da oynayan yıldızlara sahipler. Yani iyiler. Düşünün ekim 2013’ten bu yana ilk kez kaybettiler.

Yenilmeyiz havası
A Milli Takım’a gelince. Avusturya’nın yeknesaklığı önce afallattı Ay- Yıldızlıları. Daha zayıf olan İsveç karşısında görünmeyen defolar burada belirginleşti. Ama üçgenler kuruldukça özgüven geldi, oyun dengelendi. Gerçi defans zaafları oldukça endişe de gitmedi. Fakat, yetenekler ve takımın girdiği öyle ya da böyle “yenilmeyiz” havası umut verdi. Hazırlık mazırlık. Bu galibiyet önemli. Alışkanlık böyle oturuyor.
Anlaşılan Fatih Terim’in takımı maharet sorunu çekmeyecek. Tiki-taka kütüğünü bizim orta sahaya aldırmış. Eğer direnç artar, takım defansı toparlar, tikitaka akarsa bu takım “turnuva takımı” potansiyeline geri döner. Ki en sevdiğimiz şey bu değil mi?

Üç fotoğrafta Cruijff
Cruyff öldü, önce üzüldük, sonra yazıları yazdık, manşetler attık, sonra da başka gündemlere geçtik ya, iyi olmadı. Biraz üzerinde durmak lazım. Çünkü o gerçekten başkaydı. İddiam şu: Doğru yazımı ile Hendrik Johannes Cruijff belki de yeryüzünün gördüğü en büyük futbol insanıdır. Çünkü kimse onun kadar uzun süre bu oyunu etkisi altına almadı.
Şu üç görsele iyi bakın. Sanki Cruijff’u anlatmak için çekilmişler.
Oynarken nasıl bir aura yarattığına dair Valdano’nun efsane kitabı Suenos de futbol’da nefis bir hikâye var. Rivayet o ki Valdano genç bir Valencia oyuncusu olarak ilk defa Cruijff’un karşısına çıkar. Sahada emirler yağdırıyordur Sarı Fare ve hakem dahil herkesi etkisi altına almaktadır. Gene direktifler verirken darbe yemiş genç Jorge dayanamaz, isyan eder: “Sen neden her şeye karışıyorsun?” Cruijff bir adım geri çekilir, Valdano’yu süzer ve buyurur: “Bana sen değil siz diyeceksin çocuk!” İşte bu siz denilen adam iddia o ki İspanya tarihini değiştirmiş. Futbol tarihini değil İspanya tarihini! Derler ki İspanya’da demokrasiye 20 Kasım 1975’te Franco’nun ölümüyle geçildi. Hayır der bazıları. Daha erken! Frankizmi bitiren tarih 17 Şubat 1974’tür. Yani Barcelona’nın Real Madrid’i Madrid’de 5-0 yendiği gün. Bilin bakalım, o gün o Barcelona’nın lideri kim? http://bit.ly/1MysvjP adresinden alınan şu fotoğraftaki subaylara bir bakın. Yeterince rahatsızlar değil mi?

En büyük yetenek
David Winner bleacherreport. com adresinde daha ölmeden önce onun hakkında nefis bir yazı yazdı. Başlığı nefis: “Cruijff Kilisesi.” Alt başlık daha da havalı. “Futbolun sürekli yayılan uhrevi ezgileri.” Evet, onu futbol dininin bir tür ilahı gibi görenler var. Nitekim Guardiola son noktayı koyacak sözü ediyor: “Cruijff bize bir Katedral yaptı. Bizim yapmamız gereken onu sürdürmek.” Futbolcu Cruijff neydi peki? Beckenbauer onun için “Avrupa’nın yetiştirdiği en büyük yetenektir” diyor. Filozofluğu ise bir olgu neredeyse: En unutulmaz sözünü hatırlayalım: “Futbol beyinle oynanan oyundur. Ayaklar ona eşlik eder.” catenaccio.nl web sitesinden alınan şu grafiğe bakın. İlk küme oyunu yücelten dâhi futbolcuların kümesi. İkincisi oyunu değiştiren teknik adamlar kümesi. Üçüncü ise oyunu zenginleştiren filozoflardan oluşuyor. Üçünde birden olan tek bir isim var. Bilin bakalım kim?

Futbol kültürü
Futbol kültürü diye bir şey türedi ya son 30 senedir. Sanatı, sepeti futbola giydiriyoruz ya. Cantona’lara bin anlam atfediyoruz ya. Onun esin kaynağı da Cruijff gene. http://bit.ly/1SjsYCX adresindeki şu resimdeki tişörte bakın. Nefis dönüşünü Vertigo’ya benzetmişler ve Alfred Hitchcock’un eserine eşlemişler. Boşa değil. Futbol kültürü ve edebiyatı ukalalığı yapan hepimiz onun paltosundan fırlamadık mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları