Bağış Erten

Tebdili sporda ferahlık vardır

10 Şubat 2016 Çarşamba

İtiraf ediyorum, bir süredir futbolu basketbolla aldatıyorum. Seyrettikçe insanın içini acıtan Mersin İdman Yurdu’nun, son iki haftaya kadar tel tel dökülen, mali olarak nasıl kriz yaşadığını bir türlü çözemediğim Eskişehirspor’un maçını izlemektense Banvit-Rönesans TED Kolej maçını izlemek daha cazip geliyor. Küçüklüğümün takımı Gaziantepspor’un yerine şehrin basketbol takımı Royal Halı’ya daha çok ilgi duyuyorum. Bir zamanların efsane basketbolcusu Zdovc’un kurduğu mücadeleci takım varken har vurup harman savuran eksi 10 averajla sekizinciyim diye mutlu olan Gaziantepspor’u izlemek neden daha cazip olsun ki? Olmuyor da zaten. Soruyorum size: Obradoviç’in Fenerbahçe’si mi, Pereira’nın Fenerbahçe’si mi? Ergin Ataman’ın Galatasaray’ı mı, Mustafa Denizli’nin Galatasaray’ı mı?
Hangisi heybetli?
Müessese kulübü deyince sizi Osmanlıspor mı heyecanlandırıyor, Anadolu Efes mi? “Mazinde bir tarih yatar” kapsamında şu anda Darüşşafaka mı daha heybetli duruyor, Gençlerbirliği mi? En net soru: Trabzonsporluları hangisi mutlu ediyor? Basketbolun Avrupa Kupalarında son 16 mücadelesi veren Trabzonspor Medical Park’ı mı? Yoksa tel tel dökülen Trabzonspor A.Ş. mi?

Futbol mu basketbol mu?
Son dört sezonda dört ayrı takımın şampiyon olduğu basketbol mu? Fenerbahçe Galatasaray itişmesi ve arada istisnai durumlardan ibaret futbol mu?
Euroleague’e dört takımla katılan, toplamda Avrupa Kupalarında yedi takımla son 16 mücadelesi veren, beş takımla çeyrek final peşinde koşan basketbol mu? İki takımla zar zor son 32 mücadelesi veren, tek takımla Şampiyonlar Ligi’nde perişan olan futbol mu?
Şu ana dek basketbol liginde görevinden ayrılan koç sayısı 5. İlk sekizde değiştiren yok. Galatasaray’da Ergin Ataman dört, Fenerbahçe’de Obradoviç üç, Efes’te Ivkoviç ve Daçka’da Oktay Mahmuti iki sezondur takımının başında. Futboldan bahsetmeye gerek var mı? İkinci sezonunda olan kaç teknik adam var? Bu sezon kovulan teknik direktör sayısı 15. Soru aynı? Futbol mu, basketbol mu? Fenerbahçe bu sezon son iki maça kadar Euroleague’de yakaladığı seyirci ortalamasıyla futbolda Süper Lig’deki 14 takımı geride bıraktı: 11 bin 700! Doluluk oranı yüzde 90’ların üzerinde.
Seyirci rağbeti
Son üç sezonda Euroleague’de en fazla seyirci çeken takımlar listesinde ilk üçten aşağı düşmedi Sarı - Lacivertliler. O zaman soru gelsin Ülker Arena ve Volkswagen Arena gibi Avrupa’nın belki de en güzel iki salonunda basketbolseverleri ağırlayan, Abdi İpekçi ve Sinan Erdem gibi Avrupa ve Dünya şampiyonları finallerine ev sahipliği yapan basketbol mu? Yoksa ligde toplam seyirci ortalaması 7 binleri aşmayan, yeni ya da eski hiçbir stada seyirci çekemeyen, Konyaspor haricinde herkesin taraftar kaybettiği futbol mu?

Hangisi daha cazip?
Avrupa’nın halihazırda en iyisi değilse bile en iyi iki liginden biri kabul edilen, ikinci ligine bile büyük yıldızları çeken, en iyi oyuncuların ve koçların fink attığı basketbol artık futboldan çok daha cazip bir spor olma yolunda ilerliyor Türkiye’de. Tabii ki orası da dikensiz gül bahçesi değil. Çok büyük paralar orada da dönüyor. Yabancı oyuncu serbestisi nedeniyle milli takım oyuncuları fazla süre alamıyor. Oyunculara ödenen ücretler pek şeffaf değil. Menajer-koç ilişkileri gereğinden çok sıkı fıkı. Sorsanız işin erbabına daha neler sayarlar. Ama futboldan çok daha iyi durumda olduklarını en olumsuz bakanlar bile kabul eder. Hal böyleyken neden futbol izleyelim ki? Birkaç yıl önce Declan Hill Türkiye’deki bir panelde çok ürkütücü bir bilgi vermişti. 19. yüzyıl başında İngiltere’nin en popüler sporu kürekmiş. Sadece Oxford-Cambridge yarışlarına değil, her yarışa binlerce kişi gelirmiş. Gazetelerde kürek yazarları varmış. Bahis piyasasının ana aktörüymüş kürek. Sonra bahis şikesi bir başlamış, sonucun adil olmadığı inancı bulaşıcı hastalık gibi ortalığı bir sarmış koca spor bir anda yerle bir olmuş. Toparlanması için neredeyse yüzyıl geçmiş.
Peşini bırakın!
Declan Hill’den araklayıp pek çok panelde sporla ilgilenen gençlere aynı şeyi söylüyorum. Futbolun peşini bırakın! Böyle giderse memleketin en popüler sporu olma şansını kaybedecek güzelim oyun. Çünkü hakikaten gidişat gidişat değil.

Yok böyle performans
Stephen Curry denen insanüstü varlığı izliyor musunuz? Basketbolu azıcık seviyorsanız bile adını duymuşsunuzdur. Akıl almaz bir seviyede şu an. Düşünün NBA bu sezon Kobe’yi uğurluyor, LebRon James gibi basketbolun gidişatını değiştiren bir yetenek var, Kevin Durant gibi pür skorer parkede koşuyor, San Antonio gibi tarihin en komple takımı var; ama herkes Curry ve arkadaşlarını konuşuyor. Haklılar, çünkü NBA tarihinin en iyi sezon performanslarından birini gösteriyor Golden State Warriors. Jordan’lı Chicago Bulls’un rekorlarını zorluyorlar. Stephen Curry de takımın lideri. Ama ne lider! Bu yazının yazıldığı tarihte şu rakama ulaşmıştı: 240 serbest atış, 233 üçlük! Geçen Washington deplasmanında 11 üçlük attı. Üçlük çizgisinin neredeyse iki metre gerisinden attığı üçlüklerde isabet oranı yüzde 60.4. Düşünün, NBA’de pota altından isabet oranı ortalama yüzde 59.5.
Rekorların adamı
Bir sezonda en fazla üçlük atma rekorunu iki sezon önce kırmıştı. Geçen sezon bir daha kırdı. Şu anda sezonun bitmesine 30 maç falan var, 233 üçlük atmış. Rekor 286. Yani maç başına iki tane atsa bir daha kıracak! Yani basketbol deyimiyle söylersek: Yok böyle bir performans! Sadece rakamlardan da ibaret değil. Belki görmüşsünüzdür. En az kendisi kadar şirin bir de kızı var: Riley. Onunla ilişkisi en az oyunu kadar ilgi çekiyor. Beraber yemek yapıyorlar, oyun oynuyorlar. Yani klasik erkek rol modeli tribi yok Curry’nin. Şirin, sempatik tatlı bir oğlan çocuğu. Babası da basketbolcu Curry’nin: Efsane Dell Curry. Hatta babasını geçemez diyorlardı yıllarca. Tanzimat edebiyatıyla aşık atacak bir babaoğul ilişkisi var aralarında. Reklamlara bile konu oluyor. Ama alıp yürüyor Stephen. Aşıyor babasını. Ve yükselmeye devam ediyor.
Onu izlemek bu aralar dünyanın en güzel sportif etkinliklerinden biri. Evet, sabaha karşı maçlar. Ama videoları ortada dolaşıyor. Hiç değilse onları kaçırmayın. Tarihe tanıklık etme fırsatını tepmeyin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları