Bağış Erten

Rio ‘ibra’ oldu mu?

23 Ağustos 2016 Salı

Olimpiyatperverler için en depresif zamanlar. Karnaval bitti, sporun her türünden tatmak varken ekranlara bir anda futbol doldu, güzelim festival hatıralara itildi, eski çaresizliğimize kavuşuverdik.
Gene de şu gerçekle yüzleşmeliyiz. Tarihin gördüğü en iyi olimpiyat değildi. Hatta bu İngiliz münekkidi kokan yorumu koyalım bir kenara: Vasattı yahu! Yine de bu durum şu gerçeği değiştirmiyor. Dünya Kupası gibi Olimpiyat’ın da iyisi kötüsü olmaz. İbadet ibadettir. Ama ibra etmekte de her zaman fayda vardır.
Rio 2016 sürecinde yaşadığımız can sıkıntısının haklı nedenleri var. En başta fiziksel imkânsızlık geliyor. Hep birlikte ‘zombiye’ döndük. Finalleri insanın uykusunu en özlediği saatlere denk getiren bu karanlığı kınıyoruz. Bir de ‘televizüel’ imkânsızlık var. Kusura bakmasınlar, kurunun yanında yaşı yakma (sevgili Hünkar Mutlu ve onun gibi arkadaşları üzme), biraz da ‘Hıncalist’ olma pahasına söylüyorum: TRT çok kötü bir sınav verdi. Yanlış müsabaka seçimi, Türkiye’den anlatıyor olmanın seslere yansıyan anlamsız mutsuzluğu, gereksiz milliyetçilikle saçmalamalar derken hakikaten tadımızı kaçırdılar. Olimpiyat böyle bir muameleye revayı hak değildir. Zorluklar ne olursa olsun!
Peki ne gördük, ne öğrendik bu süreçte? Pek çok müsabakada kendimizden geçtik. Yeni isimlerle gene coşkulandık. İlham kaynağı olacak hikâyelerle bir kez daha olgunlaştık. Olimpizm dediğiniz şey bu değil mi zaten?
Peki hangi kahramanlar, hangi olaylarla yükseldik? ‘Bize isim ver’ diyorsanız cevabı Ahmet Kaya’nın Resitaller albümünden araklıyorum: Onu şimdi söylemeyeceğim, onu sonra söyleyeceğim. Ya da radyo diliyle; arkası yarın!

-YARIN: İŞTE RIO 2016- 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları