Bağış Erten

Nefret bir ömür sürer birlik ve beraberlik 4 dakika

23 Mart 2016 Çarşamba

Vavien filminin son beş dakikası, sinema tarihine geçmeyecekse eğer, memleket tarihine kenar notu olarak düşülmeli. Karısı Sevilay’ı (Binnur Kaya) öldürmek isteyip başaramayan kahramanımız Celal (Engin Günaydın), gittikleri piknikte her şeyi bilen abisi Cemal’le (Settar Tanrıöğen) konuşmaktadır. Celal öldüremediği karısının yıllardır biriktirdiği parasını kendi hesabına yatırdığını söyler. Hiçbir şey olmamış gibi! Cemal de -ki tüm bu rezillikleri yaptı diye onu dövmeye kalkmıştırne kadar ballı olduğundan bahseder. Celal cevaplar: “İyi ya, her şey yolunda.” Son otuz yılda ülkenin ruh halini anlamak için belki de en iyi üç filminden biridir Vavien. Paçalarımızdan akan riyakârlığı, menfaatçiliği, büyük nutuklar, büyük değerler ardında gizlenen ikiyüzlülüğü tepemizden aşağı boca eder.

Alır yürürüz...
Toplum olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Bombalar, teröristler, ölen masum insanlar, giderek her yanı saran bir korku ve aynı hızla büyüyen bir öfkenin içindeyiz. Ama sürekli yinelenen bir iddiamız var. Biz zor zamanlarda öyle bir bütün, öyle bir tek yürek oluruz ki kimse önümüzde duramaz. Türk’ün gücünü kimse küçümsemesin! Alır yürürüz.
Hamasette üzerimize yok. Ama hayaller tek yürek olmak, gerçekler parçalanmışlık aslında. Riyakâr ve ikiyüzlü bir birlik-beraberlik çağrısından ibaret her şey. Önce devlet çıkıyor sahneye. Yeni gelen bir ihbar/istihbarat nedeniyle maç seyircisiz oynanacak diyor. Seyircisiz ama futbolculu! Sonra gelen tepkiler falan, ertelemeye gidiliyor. Rezillik dizlerden akıyor.
Akılda bir sürü soru birikmiş. Her önüne gelen aynı şeyleri söylüyor. İstihbarat gün ve saat bildirmiyorsa, ki genelde bildirmez, genel ifadeler içerir, aynı şehirdeki bir gün önceki maç nasıl güvenli oluyor da bu olmuyor? Hadi diyelim bu maç tehlikede. Seyircisiz kararı gibi bir saçmalığı kim aldı? Hadi aldınız, ilk itirazla bunu ertelemeye çevirmek niye? Bana öyle geliyor ki, İl Güvenlik Kurulu’nun muhtemel “seyircisiz” kararı idraksizliğini Demirören Federasyonu ertelemeye çevirerek düzeltmeye çalıştı. Siz düşünün artık durumun vahametini. Oysa bir gün önce yapsalar bunu alkışlanacaklardı.
Bunu da geçtik. Maç sabahı “bir arada çıksınlar, tek yürek, tek bayrak olsunlar, kol kola girsinler, teröre karşı bütüncül bir tepki verilsin” diyenler var ya, bugün birbirinin boğazına yapışmış durumda. Maçın ertelenmesi ihtimalini bir stratejik karara dönüştürenler mi istersiniz, bunu bir hasımlık sorununa çevirenler mi? Kavga dövüş ortalık. Üstelik iddialar yabana atılır gibi değil. “Riya tabirleri ustası” Ümit Kıvanç bile çıkamaz işin içinden.
Oysa her maç tribünlerden saatlerce bağırıyor herkes: “Vatan sana canım feda.” “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” Ortalık gümbür gümbürdeniyor. Herkes hemfikir, herkes tek yürek! Gelin görün ki fazla değil dört dakika sonra ilk ters kararda, bir kötü pasta nar tanesi gibi dağılıyorlar. Hakeme, rakibe, birbirine küfredenler olarak onlarca ayrı küme oluyorlar. Vavien’in son sahnesine dönelim. Bir açılış töreni. Kasaba halkı dikkatle vekillerini (Serra Yılmaz) dinler. Sadece iştahını doyuran insanlarla ilgilenen ve onlara o ölçüde sahip çıkan vekil devlet erkânını da arkasına alarak kurdeleyi keser ve buyurur: “Biliyordum doğru insanların yan yana geldiğini. Hayırlı olsun!” Onları çılgınca alkışlayan Celal, Sevilay ve çocukları Mesut (Nedim Suri) evlerine doğru yola koyulurlar.

Mutlu aile tablosu
Cinayete teşebbüs aleti olan arabada üçü yan yanadır. Kocasından para biriktirdiğini saklayan Sevilay, gizli gizli babasının porno filmleriyle mastürbasyon çeken Mesut, karısını öldürmeye çalışan ve oğlunun elinden tiksinen Celal sırıta sırıta giderler. İşte size mutlu aile tablosu! Türk futbol ailesinin verdiği her poz bana bu son sahneyi hatırlatıyor artık. Önümüz milli maç. Ne mesajlar verilecek şimdi. Futbol dünyası teröre karşı acayip bir karşı duruş geliştirecek. Kıskanarak bakacak yedi düvel. Bir gün önce bombalar, terörler, savaşlarla dolu bir takım medyanın dili de onlara verecek gazı. Tek yürek olacağız! Nefret bir ömür sürecek, birlik-beraberlik işte o dört dakika!

Cambaza bak cambaza
Şu futbolun her daim devam etmeye çalışması, “Show must go on”dan taviz vermemesine acayip gıcık oluyorum ya, üşenmedim baktım. Tarih boyunca ne olmuş? Unutamadığım rezillik olarak Heysel Faciası olduktan birkaç dakika sonra maçın oynanmasından ibaret değilmiş sorun. Euro ‘96’da, Manchester’da Almanya-Rusya maçının hemen öncesinde 1500 kilo patlayıcıyla dolu bir minibüs infilak etmiş. Olayı üstlenen IRA neyse ki 90 dakika önce bombayı ihbar etmiş de ölen olmamış. Buna mukabil 212 kişi yaralanmış, 1 milyar sterlinden daha fazla bir zarar meydana gelmiş. Peki maç ne olmuş? Oynanmış!
2002’de El Clasico öncesi bu sefer ETA’nın attığı bombayla 10 kişi yaralanmış. Maça birkaç saat kala hem de. Gene oynanmış maç.
Hatırlarsınız, 11 Eylül akşamı da sporlar taviz vermemiş, oynanmıştı. Ertesi gün ayıldı Amerikalılar. Tek istisna yakın zamanda Paris olayları sonrasında birkaç maç iptal olmuştu, ya da ertelenmişti. Ama o olayları izleyen hafta sonunda, pek çok güvenlik endişesi ve şüphesi olmasına rağmen gene El Clasico oynanmıştı.
Futbol böyle bir oyun. Devam ediyor. İnsanlar ölüyor/yaralanıyor devam ediyor. Bombalar patlıyor devam ediyor. Biz de onun sihrine kapılıp sözde acılarımızı unutuyoruz. Bu daha çok “cambaza bak cambaza” oyununu hatırlatıyor bana. Çocuklar gibi oyalanıyoruz sanki. Güzelim oyun da buna alet oluyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları