Bağış Erten

Futbola OHAL gerekmez

19 Temmuz 2017 Çarşamba

Futbolumuzu yönetenlerin uğradığı dumur artık nasıl bir hâl aldıysa, tüm bu rezilliği yakından bilmemize, beklememize rağmen şaşırmaya da devam etmeyi başarabiliyoruz. Cümle fazla karışık olduysa kestirmeden söyleyeyim: “Böyle bir şey olabilir mi”nin futbol versiyonuyla karşınızdayız.
Malum yeni bir moda çıktı: Daha sezon başlamadan yeni getirdiğin antrenörü kovmak. Rahmetli İlhan Cavcav’la başlamıştı, değişik versiyonlarıyla devam ediyor. Tabii ki gene başrolde Fenerbahçe ve Galatasaray var. Ama Sarı-Kırmızılılar son yıllarda pek sınır tanımıyor.
2008’de antrenör değiştirdikten sonra gelen şampiyonluk, üstüne Hamza Hamzaoğlu’yla gene “at değiştirip” kazanılan “duble” tecrübesi derken bir “kültür” olarak takımın antrenör ayarlarıyla oynamayı benimsedi Galatasaray. 10 Haziran 2014’te Roberto Mancini teknik direktör koltuğunda oturuyordu. O günden bugüne, yani 3 sene 1 ay içinde Sarı-Kırmızılılarda geçici teknik adamlar da dahil tam 8 kez futbol takımının sorumlusu değişti. O günden bu yana görevde bir tam sene kalabilen yok!
Giyotin şimdi de Igor Tudor için bileyleniyor. O da giderse 9 olacak ve Dursun Özbek yönetimi iki buçuk sezonu doldurmadan beşinci hoca arayışına girecek. Yanlış yöne gitmeyin, yumurta-tavuk dilemması yok burada. Felaket sonuçlar bu sonu hazırlamadı, böyle bir yönetim anlayışı felaket sonuçlara neden oldu. Bu çok açık. Çünkü ayarlarla bu kadar oynarsanız bu son kaçınılmaz. Futbol tarihi benzer sonların örnekleriyle dolu. Daha da vahimi, ortada somut bir başarısızlık var. Son iki sezonda Cim-Bom ilk üçü göremedi ve profesyonel lig tarihinde üst üste iki sezon bunu başaramadıkları başka hiçbir dönem yok. 14 sene şampiyonluk görülmeyen zamanlarda bile olmayan bir başarısızlıktan bahsediyoruz.

Hatalardan ders çıkarmak
Şimdi söylenen o ki Tudor’un önünde çok kritik bir Avrupa kupası maçı var. Yine iddialara göre kaybederse gitmesi pek muhtemel. Futbol ortamımızda sözlerin anlamlı ve yöneticilerin eleştiriye açık olduğuna inansam bu noktada Alex Ferguson’ı, onun Manchester United’ın başında tam kovulmak üzere çıktığı bir maçtan nasıl bir efsane yarattığını anlatırdım. Ya da kendi tarihlerinden örnek olsun diye Fatih Terim’in 1996 yılında 4-0 yenildiği Fenerbahçe maçı sonrasında geri çevrilen istifasını hatırlatırdım. Ama bunlara hiç gerek yok. Çünkü ne tarihe bakıp böyle örnekleri önemseyecek bir zihniyet var ortada, ne de hatalarından ders çıkarma kapasitesi.

Futbol adına ne gördük?
Tudor neden geldi, gelecektiyse neden sezon ortasında geldi, bu takım onun için mi kuruldu, gidenler, gelenler muhasebesi onun anlayışıyla mı şekillendi? Eğer öyleyse daha sezon başlamadan neden gitmesi söz konusu. Böyle bir şey gerçekten olabilir mi? Neden sezon daha başlamadan bunları konuşuyoruz? Daha ne gördük ki futbol adına?
Bütün bunlar bir tek şeyi gösteriyor. Bu ülkede iflas eden birinci şey futbolun yönetimi. Düşünün ülkenin yönetiminden bile kötü olmayı başarıyorlar. Futbola OHAL bile gerekmiyor yani! Bu hâl kendi kendini batırmaya yetiyor.
Sadece tek bir yer de değil. Fatih Terim olayı, ona sessiz kalan, Terim üzerinden başka hesaplar güden sporun en üst kademe yöneticileri, Başakşehir’in suçtan azade görünümü, Aziz Yıldırım fenomeni, Dursun Özbek felaketi, mali borç batağındaki Anadolu takımları derken tepetaklak gidiyor futbol âlemi. En iyisi görünenlerin bile borç batağında olduğunu gayet iyi biliyoruz değil mi? Peki bu kaç senedir böyle? Bu gerçek ne kadardır biliniyor? Neden kulüpleri yönetenlerin aynı zamanda mali ve idari sorumluluğu yüklendiği bir kulüpler yasası bu kadar zamandır konuşulmasına rağmen bir türlü çıkmak bilmiyor? Çünkü bu düzen birilerinin işine geliyor. Kayırmalar, soygunlar, beceriksizlikler, kibirler, adaletsizlikler, öfke nöbetleri, üçkâğıtlar... Bugünlerden geleceğe kalacak olan futbol değerleri bunlar.
Umarım bir gün hesabı sorulur. Umarım, sorumlularla yüzleşilir. Ama biz böyle giderse bu oyunu eskisi kadar sevmeye nasıl devam edeceğiz? İşte orası soru işareti...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları