Bağış Erten

Dinle küçük adam

21 Mart 2018 Çarşamba

Daha başlamadan bir diziye durdurma/sansür kararı istendi bu ülkede. Sadece birkaç dakika süren tanıtım filminin “cezaevlerini işkence merkezi, gardiyanları da işkenceci” gibi gösterdiği söylendi. Suçlama şu: “Her ne kadar bu tür görüntülerin tamamen hayal ürünü olduğu ifade edilse de toplumun bilincinde ceza infaz kurumlarında işkence uygulanıyor algısı oluşmaktadır. Bu tür görüntülerin yayımlanması gerek kurumsal gerekse toplumsal gerilimi tetikleyici bir etki yaratmaktadır (… ve) bazı terör örgütlerinin amaçlarına hizmet edecektir.” Film tanıtımından örgüt propagandasına ‘terfi’ için sadece iki ‘yorumsama’ yetiyor yani. “Hayal ürünü”, yani kurgu da olsa artık fark etmiyor.
İyi de böyle bakınca Baba filmi de suçu ve suçluyu övmüyor mu? Jaws turizmi baltalamıyor mu? Goralı Arif, her üç filminde de üçkağıtçılığı sempatik göstermiyor mu? Bu durumda IMDB’de en sevilen film olan Esaretin Bedeli filmi hapisten kaçmayı mı teşvik ediyor? Daha da önemlisi Elin Amerikalısı, İngilizi bu ‘tehlikenin’ farkında değil mi? Başkana suikastlar, kraliçeyi/ başbakanı aşağılamalarla dolu filmler nedir o zaman? Daha yeni Oscar alan Spotlight filminin kiliseye verdiği zararı ne yapacağız? Bir de samimiyetle soruyorum, gerçekten hapishanelerin ve gardiyanların mis gibi olduğunu düşünen bir Allah’ın kulu var mı? Oz, Prison Break, Orange is the New Black dizilerini hiç mi duymadınız?

Algı değişmiyor
Gelelim, konunun sporla alakasına. Aziz Yıldırım’ın Ali Koç’u itham ettiği açıklamaları gördünüz mü? 3 Temmuz’un başaramadığı ayrışmayı Ali Koç’un başardığını söylüyor Aziz Başkan. Bölücüymüş Ali Koç! Neden? Ne yapmış? Aday olmuş ve farklı bir bakış açısı getirmiş. Gizli mi yapmış bunu? Hayır! Rakibini kötüleyerek mi? Hayır!
Sadece alternatif bir fikir olarak ortaya çıkmış. Ama bölücü oluvermiş. Çünkü o koskoca devletimiz/kulübümüz o kadar çıtkırıldım ki, farklı bir şey söyler söylemez bölünüveriyor. Sadece Yıldırım mı bu durumda? Fikret Orman’ın her geçen gün ne kadar hoşgörüsüzleştiğini, sertleştiğini görmüyor muyuz? Galatasaray divan kurulu toplantılarında kürsüye çıkıp tehlikeyi gösterenlere o gün en iyimser ihtimalle ‘zıpçıktı’ muamelesi yapılmıyor muydu? Herhangi bir koltukta birkaç sene geçiren herkesin bir süre sonra “öteye git” diyenleri nasıl düşman bellediklerini her gün idrak etmiyor muyuz? İçimizdeki İrlandalılarla büyümedik mi? Neden? Eleştirinin her türünden nefret ediyorlar da ondan. Farklılıktan hiç hoşlanmıyorlar. Eleştiri sürekli hakaret muamelesi görüyor. Vesile sanat ya da spor olsun, algı değişmiyor.

İnsan eleştiremez mi?
Neticede bugünün gerçeği bu: Herkes kendi çapında bir ‘tek adam’! Muhalefet yapmaya çalışan herkes de hain. Eleştiri hangi form ve başlıkla gelirse gelsin tahammül yok. Çünkü ülkenin en tepesi nasıl yoğurt yiyorsa, herkes aynısını kendi hayatında yeniden üretiyor. Ölçek farklılaşıyor, alan değişiyor ama biçim hep aynı.
Yani yine Wilhelm Reich’ın Dinle Küçük Adam’ına çıkıyor yollar. “Onlar” diyor “düşmandan nefret etmezler, her on yılda bir falan değiştirdikleri ‘geleneksel düşmanları’ vardır onların. Geleneksel düşman bir on yıl sonra geleneksel dost olur, sonra gene geleneksel düşman.” Türkü söylemezler; askeri havalar ‘bağırırlar’. Serttirler. Nettirler. Betondurlar. Bütündürler.
Oysa sorumuz çok basit: İnsan çok kıymet verdiği bir şeyi eleştiremez mi? Eleştirince hain mi olur? Etrafınızda kafa sallayanları mı tercih edersiniz, gerçekleri söyleyenleri mi? Bir şeyi yanlış yaptığınızda o yanlışı söylemeyen dosta dost denir mi?
NOT: Bu notu yazmak ihtiyacı duymaktan nefret ediyorum. Ama gene de söyleyeyim. Ali Koç’u da, Aziz Yıldırım’ı da şahsen tanımam, etmem. Her ikisiyle de iki çift lafı zor etmişimdir. Gazeteci kimliğim dışında hiçbir temasım yoktur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları