Bağış Erten

Devrim deyince kızıyorsunuz

11 Nisan 2018 Çarşamba

Merak ettim, baktım. En son 9 sene önce böyle bir rekabet varmış. Sivasspor lider, 4 puan gerisinde Galatasaray dördüncü. Ondan beri ilk defa bu kadar çok takım şampiyonluk hesabı yapıyor. Halihazırda ligin tepesinde dört takım beş puan bandında sıralanıyor. Herkesin bir gidiş yolu var. Başakşehir kara göründü mü diye bakıyor. Galatasaray haftaya lideri devirip koltuğu yeniden devralmanın peşinde. Beşiktaş tepedeki ikilinin maçını bekliyor. Fenerbahçe ise pusuda. Herkes birbirine girerse, belki aradan onlar sıyrılırlar. Hangisinin hesabı imkânsız? Hiçbirinin. Ne güzel değil mi? Öyle mi gerçekten?
Mikrofonlarımızı Avrupa’ya çevirelim. Almanya’da Bayern utanmasa martta şampiyon olacaktı. İngiltere’de Manchester City azıcık tökezliyor ama puan farkı öyle eriyecek gibi değil. İspanya’da deseniz, son hafta en yakın takipçileri berabere kalınca Barça puan farkını çift hanelere taşıdı. Fransa’da PSG alıp yürüyeli aylar oldu. İtalya fena değildi son haftalara dek. Orada da Juve gene kendini öne attı. Gerçi üç hafta sonra Napoli maçı var. Ama Juve bu. Zor bırakır.

İşte marka değeri bu!
Sadece beş büyük ligde değil. Yıllarca rekabetiyle caka satan Hollanda’da bile PSV rahat görünen bir şampiyonluğa koşuyor. İskoçya zaten senelerdir Celtic dominasyonunda. Belçika rekabet olsun diye abuk subuk play-off’lar uygulamaya devam ediyor. Sadece Portekiz ve Rusya diğerlerinden hallice. Ama orada da sadece ikişer takım mücadele ediyor, diğerleri sarkık libero. Yani Avrupa’nın 10 büyük ligi içinde en büyük şampiyonluk rekabeti Türkiye’de. İşte marka değeri bu! Daha ne olsun?
Bundan on küsur yıl önce, CNN Türk’te Futbol Ekstra programında, Alp Özgen ve Banu Yelkovan’la birlikte sürekli rekabetten dem vururduk: “Rekabet artarsa kalite de artar.” Hatta tepedeki dörtlü dışında yeni bir şampiyon çıkarsa her şey değişir, Türkiye’de futbolun ufku başkalaşır diyorduk. O da oldu, Bursaspor şampiyonluğa ulaştı. Peki, bir şey değişti mi gerçekten? Geçen hafta 6 takım gol atamadı ligimizde. Bir öncekinde bu rakam 7’ydi. Hakemler hakkında konuşmaktan bıkmayan Aykut Kocaman ne dedi geçen hafta? “Bu iş artık iyi ve güzel oynamak için yapılan bir iş değil. Bu, kazanmaya odaklı bir oyun.” İngiltere’ye, Almanya’ya bu bilgi gitmemiş sanırım. Neden takır takır oynuyorlar acaba?

Rekabet var ama..
Evet rekabet var ama kalite hâlâ yerlerde. Yabancı kuralı bir gıdım iyilik sağladı ama o kadar. Hakemler aynı, başroldekiler aynı. Statların doluluk oranı hâlâ on sene öncesinin çok gerisinde. Saçma sapan konuşmaya devam eden bir dolu ‘futbol adamı’ var. Gelirler arttı ama kulüpler daha da büyük bir borç batağında. Ama rekabet on numara!
Oysa rekabetin yerle bir olduğu Almanya seyirci rekorları kırılıyor, Premier Lig’de her maç keyif veriyor. Messi’ye, Neymar’a bakmadan geçemiyorsunuz. Sadece onlar değil. Betis, Villareal nasıl başardı, Monaco bu sezon kimi parlatacak diye de merak ediyorsunuz. İtalya’da Atalanta maçını bekleyenler var. Niye? Gasperini’nin zekâsı cezbediyor çünkü. Peki, ya bizde? 4-2-3-1 oynamayanın yüzüne bakılmıyor. Biraz Göztepe, azıcık Akhisar. Zorlarsak iki gıdım Sivas, bir dirhem Kayseri, Malatya, Kasımpaşa. Hepsini toplasanız bir Leicester zor ediyor. Herkesin muştusu aynı: “Ligin bu döneminde bizden iyi futbol beklemeyin.” E, n’oldu bizim ‘rekabet endeksi’? Hani kalite artacaktı?
Demek ki neymiş? Futbol iktisadi rasyonele uygun yürümezmiş. Demek ki neymiş, hiçbir şeyin tek bir nedeni ve çözümü yokmuş. Sonuca birçok şey etki ederken sadece birini düzeltince pek bir şey değişmezmiş. Birinci Dünya Savaşı, Sırp arşidük vuruldu diye çıkmamış.
Sorun sistem sorunu. Sorun topyekûn. O yüzden palyatif çözüm değil devrim gerekiyor. Ama devrim mevrim deyince de bizim adımız kötüye çıkıyor. Oysa Mandela ne güzel demiş: “Devrim tetiği çekme meselesi değildir. Devrim adil, eşit bir toplum yaratma meselesidir.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları