Bağış Erten

Cohen der ki: ‘Herkes biliyor’

03 Mayıs 2017 Çarşamba

Başkanlık, pardon anayasa değişikliği referandumu sırasında “Biraradayız Buradayız” (@biraradayiz) hesabından paylaşılan zeki bir grafik animasyon vardı. Yetkilerin tek elde toplanmasını futbol üzerinden anlatıyorlardı. Temel olarak da şunu söylüyorlardı: “Hem hakem, hem teknik direktör hem de başkan olunamaz, olmamalı.”
Bir şeyleri futbol üzerinden anlatmanın ilk örneği değil bu, ama güzellerinden biri. Ama bunun en iyisini, ödüllüsünü İspanyol Libero dergisi yapmıştı. Toplumsal cinsiyet rollerini tersyüz eden nefis bir reklam dizisiydi. Direkt kadınlara sesleniyordu: “Onlara (erkeklere) bir şey anlatmak istiyorsanız futbol üzerinden anlatın, anlarlar.”
Kadın masada, karşısında tıfıl bir oğlan. İçli içli anlatmaya. “Biliyorsun teknik direktörlerle de böyle olur. Bir süre sonra çıkmaza girerler. Taktikler sıkıcılaşır, söyledikleri bayar, başarılar gelmez. N’aparsın? Değiştirirsin. Çıkmaz sokağa girdiğini hissedince gönderirsin. İki üç yılda bir bu kaçınılmazdır. Çünkü takım yeni bir ufuk kazansın istersin. Hayatın gerçeğidir bu döngü” Oğlan tuhaf tuhaf bakarken bir anda ayırdına varıyor; bu aslında bir ayrılık konuşması! Bir diğerinde adam tabletinde gene saçma sapan bir teknoloji almak için sörf yapıyor. Kadın geliyor yanına ve soruyor: “Hani Barcelona’nın aldığı ama adını bile söyleyemediğimiz bir Ukraynalı defans oyuncusu vardı. Kaç maç oynadı? Çok az değil mi? Kaç para verdiler? Milyonlarca Euro? Ligde bir katkısı oldu mu? Hayır. Gol attı mı? Hayır. İşte almaya çalıştığın o alet de aynı onun gibi olacak!” (Filmleri benim anlatımım yerine İngilizce altyazılı izlemek isteyenler için link de verelim. Toplam dört film hepsi birbirinden güzel: https://youtu.be/CBAJuj3GuYM ve https:// youtu.be/VJcZpCUBtjw)
Bu kadar iyisini çıkarmak güç ama hakikaten ülke hallerini futbol üzerinden anlamak hiç de zor değildir sanırım. YSK’nin yaptığını biliyoruz zaten. Maçın ortasında pasif ofsaydı kaldırmış gibi bir şey oldu ve golü yedirdi. Tribünler dolmuyor, dışarıdan taraftar getiriliyor. Kulüp bütçesi açık veriyor, kâğıt üstünde oyunlarla vermemiş gibi yapılıyor. Başkan her şeye, her yerde karışıyor, ama sorsan ondan fedakârı, demokratı yok. Kulübü satma bile gündeme geliyor. Buna karşı çıkanlar düşman ilan ediliyor. Anlamsız kadro dışılar, teknik direktörlerin işine karışmalar, sürekli faullü pozisyonlar, çıkmayan kararlar... Düşünsenize birtakım oyuncular PFDK’ye sevk edilmiş, ama bir türlü cezaları çıkmıyor. Birileri sözde kulübün düşmanı ilan edilmiş sürekli kadro dışı. Her gün yanlış bir bayrak, her gün bir saçma hakem kararı, her gün feci bir teknik direktör tercihi ile bir arada yaşama kültürümüz iğdiş oluyor. Ne diyordu bir Kılıçdaroğlu atasözü: “Böyle bir şey olabilir mi?”
Ama oluyor ve sanki hiçbir şey olmamış gibi oyun devam ediyor. Diyorlar ki “tezahürata devam”. Diyorlar ki “oyun mis gibi”. Diyorlar ki “işte Premier Lig bu!” Oysa gündelik hayattan farklı olarak futbolun çok acımasız bir yanı vardır. Hatayı, kötü gidişi saklayamazsınız. Hamili kart yakını diye kimse Fenerbahçe’de sol açık oynayamaz. Sahada tel tel dökülürken siz, kimse ‘aslında iyi oynadılar’ yalanına inanmaz. Çünkü her şey hepimizin gözü önünde olur. Çünkü futbol hayattan çok daha fazla şeffaftır. Gerçi dikkatli bakarsanız hayatta da durum pek farklı değil aslında. Ne diyordu Leonard Cohen o şaheser eserinde.
Herkes biliyor, zarlar hileli.
Herkes biliyor, yeminler bozuk.
Herkes biliyor, iyiler kaybetti.
Herkes biliyor, bu dövüş şikeli.
Fakirler hâlâ fakir, zenginler daha zengin.
Herkes biliyor geminin su aldığını
Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları