Bağış Erten

Bırakınız deplase olsunlar

21 Eylül 2016 Çarşamba

Şimdilerde hiç futbol yazmıyor diye çok kızıyoruz ama şu ana dek yazdıklarıyla da yıllarca idare edebiliriz sanırım. Can Kozanoğlu, Türkçe futbol kitaplığının prömiyerinde assolist olması gereken Bu Maçı Alıcaz’da taraftar kültürünün MR’ını nefis çeker. Kitabın ilk baskısı 1990’da. Tekrar göz atınca asap bozucu bir vizyonerlik var! Tamam, Can Bey ufuk sahibi olabilir, ama futbolumuz da pek yol almışa benzemiyor!
Ama taraftarlık ruh hali konusunda asıl “ustalık eseri” sanırım Tanıl Bora- Roman Horak-Wolfgang Reiter derlemesindeki “Gençler Deplase Olunuz!” yazısıdır. Keyifle ve tatlı tatlı deplasman taraftarlığının nasıl bir manyaklık, ama aynı zamanda nasıl bir zenginlik olduğunu, gençken insanın kolay kolay bulamayacağı bir görgü olduğunu anlatır. Onun tabiriyle, sıkı bir Fenerbahçeli olarak “Deplasmanda, Trabzon il sınırı hariç sınır tanımadan” gezmiş durmuş sayın Kozanoğlu. O ruh halini de şöyle tanımlıyor:
“Hafif bir kahramanlık kabarması, yolun ilk kilometresinden itibaren üzerinizdedir. Paylaştığınız, uğruna meşakkate katlandığınız bir şeyin varlığı da hissiyatınızın üzerine mutluluk serpintisi yapar: Mis gibi deplasman ruhu işte!... Deplasman klasik deyimle tam bir hayat tecrübesidir. Cins cins insanlarla yüzlerce kilometrelik içli dışlı yolculuklar yaparsınız, belki başka türlü hiç görmeyeceğiniz yerleri görürsünüz, hiç yaşamayacağınız şeyleri yaşarsınız, hiç tanımayacağınız insanları tanırsınız, mecburen tepkilerinize hâkim olmayı öğrenirsiniz, sükûnetin panik karşısındaki üstünlüğünü anlarsınız, bir sürü anı biriktirirsiniz. Daha ne olsun?”
Mikrofonlarımızı Avrupa’ya çevirelim. Bir önceki sezondan, Bundesliga’dan, şu aralar tutmalara doyamadığım Dortmund’dan bir hikâye. Yani Avrupa’nın en fazla seyirci ortalamasına sahip kulübünden. Almanya’nın en önemli derbilerinden biri sayılan Ruhr derbisinde, Schalke deplasmanında tribünleri yangın yerine çeviren, sahaya atmadığını bırakmayan bir “şov” yapmışlardı. Bu aslında bir önceki maça cevap olarak hazırlanmış kasıtlı bir hareketti. Ama görüntü dehşetti. Kimsenin hoşuna gitmemişti.
Peki, n’oldu sonra? Önce Dortmund kulübü, sonra taraftarlar sıkı bir özeleştiri yaptılar. Bu işin asıl kültürü zedelediğinden dem vurdular ve özür dilediler. Derbi ruhu kimsenin o anki haşarılığına bırakamayacağı kadar özel bir şeydi. Hele de deplasmana gitmek.

Türkiye gerçekleri
İşte bu deplasman ruhu artık bizde yok. Bu ligin en çok seyirci çeken takımı Fenerbahçe önceki gün İstanbul’un göbeğindeki Kasımpaşa’da bile dolduramamıştı tribünü. Diğerlerinin halini siz düşünün. Kaybediyoruz, bu kültür elimizden gidiyor. Öyle “yarı yarıya ne güzeldi” nostaljisi falan da yapmadan söylüyorum. Bir avuç bile olmuyor artık. Tek başınıza eğleniyorsunuz. Arena diye boşa demiyorlar demek ki!
Bugünlerde çok önemli bir karar alınacak. İl Güvenlik Kurulu ve kulüpler toplanacak, derbilerde deplasman yasağını konuşacaklar. “Kalksın” diyen bir Kulüpler Birliği var. Taraftarların burasına geldi. Ama Türkiye gerçekleri var. Güvenlik endişeleri var ve hakikaten güdük bir futbol kültürümüz var. Ama bizim de deplasmanımız var, futbol keyfimiz, bırakmak istemediğimiz alışkanlıklarımız var. Yetti artık! Zaten bir avuç insan gidiyor. Uzatmayın bu işi. Kimseyi şu keyiften uzak tutmayın. Bu fırsatı kaçırmayın. Ne diyordu bir zamanların federasyonu: Lütfen!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları