Ayşegül Yüksel

Tiyatroyu anlarla soluklandırmak

04 Mart 2014 Salı

Bursa Devlet Tiyatrosu’nda oynanan Anton Çehov’un yazdığı ‘Martı’yı Levent Suner yönetiyor

Devlet Tiyatroları’nda Shakespeare Günleri’nden sonra Çehov Buluşması da yapıldı. Başkent seyircisine 6 Çehov oyununun sunulduğu etkinlikte Bursa Devlet Tiyatrosu’nun ‘Martı’sı da yer alıyordu. Levent Suner’in, Ataol Behramoğlu çevirisiyle sahnelediği oyunun dekor tasarımı Ufuk Üsterman, giysi tasarımı Sevgi Türkay, ışık tasarımı da Ali Karaman imzasını taşıyo
Çehov’un dört başyapıtı ‘Martı’, ‘Vanya Dayı’, ‘Üç Kızkardeş’ ve ‘Vişne Bahçesi’ 1895-1904 yılları arasında yazılmıştı. Bu yapıtlarda temel olay örgüsü hep aynı yalınlıktadır: Çarlık Rusyası’nın son döneminde, yok olmaya yüz tutmuş feodal düzenin yoksul ‘çiftlik uzamları’nda buluşan ‘kent’ ve ‘kırsal kesim’den insanların ‘geçici’ birlikteliğinin tetiklediği gerilimler ve çatışmalar, ‘gelen’lerin ‘gitmesi’yle noktalanacaktır.

Zamanın gerisinde kalmak
Çehov’un ‘Martı’‘geleceksizliğin dramı’nı işlemektedir. Yazar, 10 oyun kişisinden 6’sını, yaşadıkları ‘kent’ ya da ‘köy’ uzamları bağlamında inceler. ‘Kent’i seçenler, ‘hukukçu’ kimliğini ‘çiftlik sahibi’ kimliğine yeğlemiş olan Sorin, kız kardeşi tiyatro oyuncusu Arkadina ve onun yazar sevgilisi Trigorin’dir. ‘Kırsal kesim’de yaşayanlar ise kahya Şamrayev, karısı Polina ve Polina’nın ‘uzatmalı gönül yarası’, köy doktoru Dorn’dur. Kent uzamındakiler, ‘şimdi geçerli ama çok yakında yitiverecek değerler’e, köy uzamındakiler ise ‘artık geçersiz olan geçmişteki değerler’e tutunma çabası içindedir. Oysa toplumun içinde bulunduğu değişim süreci içinde tüm değerler ellerinden kayıp gitmektedir.
Şamrayev’in kızı Maşa, Sorin’in yeğeni-Arkadina’nın oğlu Treplev, komşu çiftliğin oyuncu olma heveslisi kızı Nina ve köy öğretmeni Medvedenko’dan oluşan ‘gençler’ ise ‘uzam’da (köy-kent) ve ‘zaman’da (şimdi-gelecek) sıkışıp kalmış ‘yitik kuşak’tandır. Ne geçmişin değerlerine sahip çıkabilirler, ne de kendilerini geleceğe fırlatabilirler. Çarlık Rusyası’nın son çocuklarıdır onlar. Aile bağları ve ‘aşk’ bile onlardan koruyucu gücünü esirgemiştir.
Sonun başlangıcına gelindiği aşamada geriye kalan, ‘sessizlik’ anlarının arasına yerleştirilmiş ‘gevezelik’ anlarıdır. ‘Karşılıklı’, ama ‘tek başına konuşuyormuşçasına’ sürdürülen… Çehov, ilk başyapıtı sayabileceğimiz ‘Martı’da bir yandan, dönem seyircisinin beklentileri arasında yer alan, aşk, ayrılık, ihanet, intihar gibi ‘melodram’ örgelerini kullanırken, öte yandan da beceriksizce sürdürülen yaşamların ve saçmalaşmış duyarlıkların ‘gülünç’ olan yanını da işlemiştir. Sonuç olarak, ‘Martı’nın dokusunu, ‘gevezelik’ ve ‘sessizlik’ süreçlerinin içine yerleştirilmiş ‘buruk’ ve ‘komik’ anlar oluşturur.

Turne koşulları aksaması mı?
Yönetmen Levent Suner oyunu sahnelerken, ‘toplu sahneler’e görsel/ işitsel vurgu yaparak, oyunun, replik yoğunluğu farklı olsa da birkaç başkişinin değil, tüm karakterlerin öyküsünü anlattığını göstermeyi amaçlamış. Dahası, hem toplu sahnelerde hem de ikili söyleşimlerin yer aldığı sahnelerde ortaya çıkıveren ‘buruk’ ve ‘komik’ ‘an’lar üstünde çalışılmasını öngörmüş. Sonuç olarak da etkileyici toplu sahneler ve -Arkadina’nın, Trigorin’i Nina’dan vazgeçirme sahnesi ya da kâhya Şamraev’in ‘Bravo Silva’ sahnesi gibi- yer yer parlayan ‘an’lar kotarılmış.
Ne ki ‘an’ları soluklandırma çabası içindeki oyuncuların, canlandırdıkları oyun kişisinin öykünün genelinde yansıyan ‘duruş’una, söylemine ve tartımına egemen olamadıkları görülüyor. Sonuç olarak kimi aşamalarda (Nina’nın son sahnedeki ‘Ben bir martıyım’ solosunda olduğu gibi) repliklerin -içselleştirilmeden- söylenilmesiyle yetiniliyor. Bir başka sorun da fonda kullanılan müziğin ‘requiem’ (ağıt) dokusunun ve ‘Ayışığı Sonatı’nın aynı izleğinin yinelenerek çalınmasıyla yapılan dramatik vurgunun, oyundaki melodram öğelerini öne çıkartıp ‘komik’ anları ikincil düzeyde bırakması. Genelde iyi bir tasarım içeren dekorda topuk gürültüsüne karşı önlem alınmamış olması gerçekçi atmosferi zedeliyor. Tıpkı oyun kişilerinin tiyatro salonundan sahneye birkaç basamakla, nereden geldikleri belli olmaksızın girip çıkması gibi… (Havada dolaşan ‘ay’ görüntüsüne ise hiç değinmeyelim.) Sevgi Türkay’ın giysileri özenle çalışılmış. Maşa’nın saçı ise -çağdaş ‘komşu kızı’ tarzı- ‘at kuyruğu’! Bütün bunlar ‘turne koşullarındaki aksamalar’ olarak değerlendirilmeli mi?
Levent Suner’in ve Bursa DT’nin ‘Martı’sının dokunaklı bir albenisi var yine de...

>Çehov, ilk başyapıtı sayabileceğimiz ‘Martı’da bir yandan, dönem seyircisinin beklentileri arasında yer alan, aşk, ayrılık, ihanet, intihar gibi ‘melodram’ örgelerini kullanırken, öte yandan da beceriksizce sürdürülen yaşamların ve saçmalaşmış duyarlıkların ‘gülünç’ olan yanını da işlemiştir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları