Ayşegül Yüksel

O artık bir ‘efsane’...

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Gençliğinde bir ‘idol’dü. Tanrı vergisi yakışıklılığını oyunculuk yeteneğine katık etmiş bir aktör... O zaman bile –makyaj marifetiyle- babası yaşındaki kişileri canlandırırdı. Yaşlandıkça makyaj desteğine gerek kalmadı. Onun sahnedeki yaşlı adam rollerine alışık olanlar, 80 yaşını geçtiğini anlamadılar bile. Müşfik Kenter’i beş yıl önce ağustos ayında yitirdik. O artık bir ‘efsane’...

‘İncelikli oyuncu’

50’yi aşkın yıl boyunca -birkaçı dışında- tüm oyunlarında izledim Müşfik Kenter’i. Sahne sanatçısı olmak için doğmuş biriydi. Oynayacağı rolü belkemiğinden kavramasını sağlayan sezgilerle donanmıştı. ‘Telefon rehberini okusa yeter’ dedikleri sanatçıydı. ‘İncelikli oyuncu’ denince ilk akla gelendi. Seyirciyi, oyunculuk gücünü zora koşmadan, sahnede kan ter içinde kalmadan peşinden sürüklemek, Müşfik Kenter’in sahne yorumlarını benzersiz kılan erdemlerin başında gelmekteydi. Müşfik’in sahnelediği oyunlarda –söz gelimi, Memet Baydur’un ‘Limon’unun unutulmaz İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımındarol alan sanatçılar ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde yetiştirdiği öğrencilere el vermişse, ne mutlu onlara... Müşfik Kenter, oyuncu kişi duyarlığını dünya tiyatro yazınının büyük erkek kahramanlarını canlandırma yolunda yoğunlaştırdı. İlk doruğa 1960’ta John Osborne’un ‘Öfke’sinin Jimmy Porter karakteriyle ulaştı. Duygusal ve düşünsel açmazlarını sado/mazoşist bir yaklaşımla dışa vuran Jimmy’nin ‘öfke’siyle öyle bütünleşmişti ki, bu rolün yanına yıllar boyunca kimse yanaşamadı. Melih Cevdet Anday’ın, ‘Mikado’nun Çöpleri’ oyununun ‘Erkek’ karakterini biçimlendirirken, Müşfik’in ‘Öfke’deki yorumundan esinlendiğini düşünmüşümdür hep. Çehov, ‘Martı’ oyununun, geçmişi olmayan, şimdisiyle uyuşamayan ve geleceğe uzanamayan Treplev’ini yaratırken, ya da ‘Vanya Dayı’nın, ‘şimdi’sine kaygılanmak yerine gelecek’teki insanlar için ağaçlar yetiştiren Dr. Astrov’u çizerken, Müşfik düzeyinde sahne duyarlığına sahip bir oyuncu düşlemiş miydi acaba? Shakespeare’in ünlü Hamlet karakterine trajik kahramanlar arasında ‘özel’ bir konum kazandıran ‘incinebilirlik’, en doğru yansımasını Müşfik’in yorumunda bulmamış mıdır?

Yıldız-Müşfik Kenter

Kenter kardeşlerin paylaştığı olağanüstü oyunculuk yeteneği ise Ionesco’nun ‘İskemleler’ ve ‘Ders’ oyunları gibi birçok iki kişilik sahne yapıtı yanında, Yıldız-Müşfik Kenter’in, Edward Albee’nin -Elizabeth Taylor ile Richard Burton’un sinemada doruğa çıkarttıkları- ünlü oyunu ‘Kim Korkar Hain Kurttan’da, yaralı bir evliliği amansızca deştikleri müthiş yorumlarıyla unutulmazlar arasına girmiştir. Yine 1960’larda gündemimize gelen epik tiyatro ve epik oyunculuk bağlamında da yeri var Müşfik’in. Eğitimi ve uygulama deneyimi ‘dramatik’ oyunculukta yoğunlaşmış olan bir sanatçının, Brecht’in ‘Üç Kuruşluk Opera’sında Sustalı Mack’i ‘eleştirel bir uzaklıktan yorumlaması’, nasıl da şaşırtmıştı dönemin ‘epik tiyatro’ bilenlerini...

Tek kişilik oyunları

Müşfik Kenter 1980’lerden sonra, tek kişilik oyunlarla ilginç bir çıkış yaptı. Daha önce Aziz Nesin’in ‘Çiçu’sunu yorumlamış olan sanatçı, tek kişilik sunumlarını, Amerikalı avukat Clarence Darrow’u canlandırdığı ‘Savunma’ ve ünlü Hollandalı ressamın portresini çizdiği ‘Van Gogh’ yanında, Talat Sait Halman’ın Shakespeare’den kurguladığı ‘Kahramanlar ve Soytarılar’, Oğuz Aral’ın yarattığı ‘Huysuz İhtiyar’ çalışmalarıyla çoğaltıp, Atatürk’ün ‘Nutuk’ metnini de sahne çalışmalarına katıyordu. Orhan Veli’den Murathan Mungan’ın sahneye uyarladığı ‘Bir Garip Orhan Veli’ ile başlayıp Nâzım Hikmet’in ‘Kuvayı Milliye’sine ulaşan şiir- tiyatro serüveni boyunca, şiiri sanki o anda ozanın zihninden dökülüyormuşçasına dillendirişindeki ustalığı izleyebilmiş olanlar şanslıdır. Müşfik Kenter, adı tiyatro tarihimize altın harflerle kazınmış bir altın çocuktu. Geçip gidiverdi aramızdan...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları