Ayşegül Yüksel

Gösteri sanatlarına nasıl sahip çıkıyorlar?

02 Şubat 2021 Salı

Pandemi sürecinin etkili olduğu 2020 Martı’ndan bu yana dünya düzeyinde -doğal olarak ülkemizde de- krizle yüzleşen gösteri sanatlarını desteklemek için pek çok ülke kolları sıvadı. ABD’deki veriler göz önüne alındığında bunalımın boyutları korkutucu: Genel işsizlik oranının yüzde 8.5 olarak hesaplandığı 2020 yılının üçüncü çeyreğinde, oyuncuların yüzde 52’sinin, dansçılarınsa yüzde 55’inin işsizler ordusuna katıldığı görülüyor.

Pandemi sürecinin sanata vurduğu darbe,1930’lu yılların büyük “ekonomik bunalımı”nı anımsatan bir yaklaşımla büyük “kültür bunalımı” olarak tanımlanıyor. New York Times yazarı Jason Farago, görsel sanatları, müzik, tiyatro ve dans sanatlarını “insanlığın” vazgeçilmez bir parçası olarak yorumluyor: “Varoluşunun temel taşlarından yoksun bırakılmış, ruh sağlığı bozuk bir toplumun iyileşmesi olası değildir.” (Ocak 13, 2021)

TOPLUM YÖNETİCİLERİ KÜLTÜR BUNALIMINA ÇÖZÜM ARIYOR

Gelişmiş ülkelerin çoğu, kültürlerinin vazgeçilmez bir parçası olan sanat varlıklarını yalnızca “toplumsal değer” değil, “meslek” olarak da nitelendiriyor. Duruma bu açıdan bakıldığında, “işsizlik” sorunu “meslek yok oluşu”nu da gündeme getiriyor. Toplum yöneticileri, her iki bağlamda da önlem paketleri oluşturmakta. Yasal ve kurumsal farklılıklar olsa da kimi örneklere bakmakta yarar var.

Alex Marshall’ın New York Times’daki yazısına (13 Ocak 2021) göre, geçen aralık ayında Amerikan Kongresi kararıyla, korona virüsünün tırpanladığı kültür etkinliklerine destek olarak sunulan 15 milyar dolar tutarındaki paket çok geciktirilmiş. Başka ülkeler ise daha çabuk davranmış. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Makron, bağımsız çalışan sanat işçilerine yardım elini çoktan uzatmış. Gösteri sanatlarının mevsimselliğini göz önüne alan bir “işsizliğe destek” sistemi Fransa’da uzun süredir zaten kullanılmaktaymış.

ÜLKELER ÖNLEM PAKETİ YARIŞINDA

Makron’un bir başarısı da pandemi nedeniyle duvara toslama tehlikesiyle yüzleşen televizyon ve sinema çalışmalarının sürdürülebilmesi için “devlet sigortası” oluşturması. Bu girişim, başta İngiltere, birçok ülke tarafından benimsenmiş durumda.

Kültür yaşamı bağlamında “ödenek” zenginliğine sahip bir ülke olan Almanya, 2020’de, kültür etkinliklerinin yeniden başlaması için 1.2 milyar dolarlık bir destek fonu oluşturmuş. Bu tutar, gösteri uzamlarının havalandırma sistemlerinin yenilenmesi vb. gibi harcamaları da içeriyor. Alman Ekonomi Bakanlığı’nca birkaç yüz kişilik küçük gösteri projelerine “bonus” verilmesi de söz konusu. Kalabalık seyircili büyük gösteriler ise “iptal” sorununa karşı sigorta edilecekmiş. Avusturya “sanatsal etkinlik sigortası”nı Almanya’dan önce oluşturmuş.

Pandemi süreci başladığında Güney Kore’nin Seul kentinde sunulmakta olan “Operadaki Hayalet” -3 hafta kapalı kaldıktan sonra- devlet desteğiyle sürmüş. Pandemi nedeniyle ayrılan 280 milyon dolar ile kültür kurumlarına sahip çıkılmış. New York Eyaleti’nde, etkinlikleri canlandırmak için virüsün bulaşma oranı az olan bölgelerde, oturma yerleri sabitlenmemiş, esnekliği olan gösteri uzamları aranıyor.

İŞSİZ KALMIŞ SANATÇILARA VAKIF DESTEĞİ

ABD’de, pandemi nedeniyle işleri bozulan sanatçıların parasal sorunlarını giderme yolunda çeşitli fonlar ve vakıflar işbaşında. 1882’de kurulmuş olan Actors Fund (Oyuncular Vakfı) geçen yıl 14 bin 500 sanat çalışanına 18 milyon dolarlık yardım yapmış. Kültür çalışmalarına destek veren Mellon Vakfı’nın burslarıyla pek çok sanatçı yeniden üretmeye başlayabilecekmiş. “Resmi ve özel kurumlar” arasında kurulacak ortaklıklar da söz konusu. Böylece sanatçıların mesleklerini sürdürebilmesi için olanaklar yaratılabilecek.

Örneklere noktayı koyuyorum.

Şimdi, şapkamızı önümüze koyup, insanlığımızın temel taşlarından olan sanat kültürümüzü yaşatabilmek için devlet, kurumlar ve toplum düzeyinde ne yapabileceğimizi düşünme zamanı. Daha da gecikmeden...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları