Ayşegül Yüksel

Enkazdan umuda çıkan çocuklar

14 Şubat 2023 Salı

On yıldır Ankara’nın yeni yerleşim bölgelerinden birinde yaşıyorum. Kırsal alanda barınmakta olan böcek ailesinden canlılarla iç içeyiz. Yandaki evde yaşayan komşularım canlı olan her şeye sevgi ve saygı duyan insanlar. Aynı evde hem kedilerinin hem de köpeklerinin barış içinde var olmasını sağlamanın ötesinde, bir sineği bile öldürmeye kıyamayışları, evlerimize sık sık baskın veren karınca kolonisi karşısında da şiddet içermeyen önlemler alma çabaları hayranlık verici. 

Oysa, bırakın çiçekleri, böcekleri ve tüm hayvanları, insanların bile yaşamayı hak eden birer canlı olduğunu yeterince algılamamış kişilerin varlığı, yer yer ülkemizi cehenneme çeviriyor. Özellikle de üstünde yaşadığımız topraklar gereği sıkça yaşadığımız deprem olayları sırasında...

KARABASAN GÜNDEMİNDEYİZ

Ülkemizin güneydoğu yörelerini 6 Şubat’ta 9 saat arayla vuran 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki deprem, yer aldığı çok geniş coğrafyada en az 15 milyon insanımızın yaşamını etkiledi. Acımız giderilecek gibi değil. Büyük bir deprem bölgesinde yaşıyor olmanın getirebileceği tehlikeleri önemsemeyip hazırlıksız yakalandığımız bu felaketin bedelinin en ağır biçimde ödenmesine neden olan pek çok etkenin ve sorumlularının tartışma gündeminde olduğu bir sürecin içindeyiz. Korkumuz, bir felaket yaşandıkça aldığımız derslerin -her zaman olduğu gibi- birkaç ay içinde unutuluvermesi...

Yerli/yabancı arama ve kurtarma ekiplerinin, her yöreye ulaşamasalar da olağanüstü bir özveriyle çalıştıklarını televizyondan izliyoruz. Enkazdan canlı olarak çıkarılabilenler arasında yüzlerce çocuk var. 

ENKAZDAN ÇIKAN ÇOCUKLARIN SAĞDUYUSU

İşte, ekiplerin enkaza ulaşmasıyla son nefesini veren annenin dünyaya emanet ettiği çocuk; işte, anne karnının güvencesinden korunaksız bir dünyaya fırlatılıvermiş bebecik; işte, kurtarıcısının eline sıkı sıkı yapışmış bir küçük insan; işte, enkazdan çıkmadan önce “Yarın okulum var” diye telaşlanan minik delikanlı. Dört yaşındaki bir kız çocuğu, dışarı çıkartılınca su istemiş; önce kendisini doktorun görmesi gerektiğini söylemişler. Daha sonra biri su isteyip istemediğini sorunca yanıtı hazır küçük kızın: “Daha muayene olmadım ki...” Yaşça biraz daha büyük bir çocuk enkazdan çıkartılırken biriktirdiği paraların yerini söylüyor kurtarıcılarına: “Ne olur bulun. Evimiz yok. Belki bir ev alabiliriz...” 

Çocukların, içinde bulundukları felaketin ne düzeyde bilincinde olduklarını anlamak zor. Önemli bir bölümü şok yaşıyor olmalı. (Doğal ki psikolojik destek gerekli.) Ama yaşananlar karşısında büyük insanların çoğundan daha dayanıklı oldukları, daha sağduyulu davrandıkları kesin.

EN GÜÇLÜ OLANIN YAŞAMA HAKKI

Enkazdan çıkan yavruların bir bölümü henüz bebek. (Ne kadar güzeller...) İçinde bulunulan aşamada hepsi de devlet güvencesi altına alınmış. Yüzlerce çocuğun -şimdilik- ailesi belli değil. Çoğu ailelerini hiç tanımayacak belki de. Ama ister küçük çocuk isterse çevrelerinde ne olup bittiğini henüz fark etmeyen bebekler olsunlar, hepsi de çok zor bir varoluş sınavından başarıyla geçti. Şanslı oldukları denli, yüzleştikleri korkunç koşulları dirençle aşarak, “en güçlü olanın yaşama hakkını” kanıtladıkları için. Doğanın ayrıcalıklı canlıları olduklarını hepimize gösterdikleri için...

Ailelerine kavuşsalar da kavuşamasalar da onlara sahip çıkalım. Onları koruyup kollayalım, onlara gözümüz gibi bakalım. En iyi biçimde büyümelerine/eğitilmelerine özen gösterelim. Onlar 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılına biçim verecek olan özel insanlar arasında yer alacaklar. Umudumuz olsunlar...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları