Ayşe Yıldırım

Siyasal yangın

30 Ağustos 2018 Perşembe

Günlerdir “yanıyooorr” diye bağırıyor halk. Halk dediysem öyle tüm Türkiye’nin bağırdığını sanmayın. Çünkü söz konusu yer Dersim. Resmi adıyla Tunceli.
Hal böyle olunca Türkiye’nin çok küçük bir bölümü Dersim ormanlarında süren ve zaman zaman yerleşim yerlerine de ulaşan yangını görüyor, duyuyor ve ses çıkarma cesaretini gösteriyor.
Çoğunluğu ise hani kaç gündür sosyal medyada dönen olaydaki gibi; “siyasal olaylara” karışmak istemiyor...
Bir Twitter kullanıcısı, muhtemelen Dersimli biri, Greenpeace’deki bir arkadaşına Dersim ormanlarındaki yangına niye sessiz kaldıklarını soruyor. Aldığı yanıtın “Siyasi olaylara karışmak istemiyoruz” olduğunu söylüyor.
Elbette bunun kurumsal bir yanıt olmadığını vurguluyor.
Greenpeace’den henüz bu konuda bir açıklama yapılmadı. Kendilerine gönderdiğim maile bir yanıt gelmediği için kurumsal olarak olaya nasıl baktıkları konusunda şimdilik bir şey söyleyemeyeceğim.
Ama en azından belki sitelerinde ya da sosyal medya hesaplarında bir duyarlılık gösterisinde bulunmuşlardır diye göz atarsanız karşılaşacağınız tek şey, TEMA’nın yangınları “izlediğini” söyleyen tweet’ini paylaşmak olduğunu görürsünüz.
Sonuçta Kürt’ün, Alevinin ağacı, kuşu, kurdu, böceği de “etnik” bir ayrımcılığa uğruyor bu ülkede.
Ne de olsa bazıları ve bazı şeyler daha “yerli ve milli”...
Konunun; konu dediysem bildiğiniz yangının gerçekten de “siyasi” olarak algılandığı, önceki gün bizzat Tunceli Valisi tarafından da onaylandı.
Üç hafta boyunca yanan ve gönüllülerin yardımıyla zar zor söndürülebilen yangınların yeniden başlamasıyla birlikte HDP heyeti Dersim’e gitti.
Yazılanların, söylenenlerin ne olduğunu gözleriyle görmek, halkı aydınlatmak ve yetkilileri duyarlı olmaya davet etmek istiyorlardı.
Elbette yeni rejimin olağan tutumu buna izin vermedi.
Tunceli Valiliği önce akıllara ziyan bir açıklama yaptı. “Tunceli’nin huzurunu bozmak isteyenlere müsaade edilmeyecektir” dedi. Aralarında HDP Grup Başkanvekili, Meclis İdare Amiri’nin de yer aldığı 11 kişilik HDP milletvekili heyetini “art niyetli”, “huzuru bozmak”, “vatandaşların duyarlılıklarını istismar etmek” ve “terörle mücadeleyi sekteye uğratmak istemekle” suçladı.
Ardından heyetin yangın bölgelerine gidişi engellendi. Hem de tam dört noktadan. Polis ve jandarma hiçbir yazılı tebligatta bulunmadan heyetin geçişine izin vermedi.
Gerekçeleri “Bölgede operasyon sürüyor”du.
Doğal olarak bu söylem, insanın aklına “Vekillerin can güvenliğini düşünmüşler canım” gibi bir düşünceyi getirebilir. Ama söz konusu Dersim ve HDP milletvekilleri olunca, birçok olayda gördüğümüz gibi gerçek yine farklı çıktı.
Vekillere yasak olan yerlere “yurttaşlar geçebilir”di.
Doğal olarak HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Tuncel Valisi Tuncay Sonel’e sordu:
“Dersim’de saklayacak bir şey yoksa niye yolları kapatıyorsunuz, görülmesini istemediğiniz bir gerçek varsa bunu yol keserek mi örteceksiniz?”
Öyle ya saklanacak bir şey yoksa bundan iyi fırsat mı olurdu vali için. Çağırırdı tüm iktidar medyasını, HDP milletvekillerinin incelemesini anbean kayda aldırırdı. Gerçekten iddia ettiği gibi bir yangın yok ise bunu havuz da olsa medya aracılığıyla belgelerdi. Ve o suçlamalarını rahat rahat yapabilirdi.
Öyle değil mi?
Değilmiş ki, Ayhan Bilgen’in bu sözlerini alıntılayarak Vali’ye “Vali Efendi! İktidar sözcüsü ağzıyla algı yönetme çabalarını bir tarafa bırakın artık. Cevap bekliyoruz” dedi diye HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın sosyal medya hesabını bile engelledi.
Evet, Türkiye’de bu da oldu.
Devletin kurumsal bir hesabı, kendisine “cevap bekliyoruz” diyen milletvekiline cevabını onu engelleyerek verdi.
Kutuplaştırma, ötekileştirme ve ayrımcılık sadece insanlar arasında değil; kurdu, kuşu, ağacı, otu, böceği arasında da yaratılıyor. Ne var ki onlar bunun farkında değil.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları