Ayşe Yıldırım

Karanlıkta bile olsa yüzleşmekten korkma

03 Eylül 2015 Perşembe

Sokaktaki gürültü artmıştı, her şeyi yıkıp yağmalayan grup apartmana doğru yaklaşıyordu. Korkuyla kalkıp perdeleri çektiler, ışığı söndürdüler. Karanlığa sığındılar kurtulmak için. Olmadı.
“Çünkü Türk evleri ışıkları açıyor. Pencerelerden dışarı çıkıp bağırıp çağırıyorlardı. Perdeleri kapatan evlerin Rum evleri olduğu belli oluyordu” diyor Mihail Vasilyadis.
“Evi gördüğüm zaman şaşırdım kaldım. Dört duvar vardı sadece, pencereleri bile söktüler” diye anlatıyor 60 yıl önce çocuk gözlerinin tanıklığını İstanbullu bir Rum.
“Felaketti. Aklım almadı bu işi. Nasıl olabilir? Nasıl olabilir” sorgulamasında o gün küçük bir kız çocuğu olan kadın.
67 Eylül 1955’te İstanbul’da yaşanan vahşetin en hafif anlatımları bunlar. Belki birçoğunuz çok daha fazlasını dinledi, okudu. Bir de anlatılmayanlar var. Bugüne dek saklanan, konuşulmayan, bilenmeyen. İşte onların bir kısmı bu pazar günü “karanlıkta” ortaya çıkacaklar, anlatacaklar yaşananları.
“Karanlık İşler”in organize ettiği “Zifiri Karanlıkta 67 Eylül” gecesinde yüzlerini görmeden sadece seslerini duyuracaklar. İstanbul’da Beyoğlu’nda, Kurtuluş’ta, Samatya’da, Adalar’da yaşayan Rumlar o gün yaşadıkları korkuyu, ölümü, yağmayı anlatırken dayanışma ve sevgiden oluşan hikâyeleri de anımsatacaklar. Tanıdığımız, bildiğimiz isimler dışında hiç tanımadığımız Yunanistan’dan kalkıp gelecek tanıklar da konuşacak. 60 yıl önce yaşadığı travmayı atlatamadığı için İstanbul’a ayak basmaya korkanlar ise sadece sesini kaydedip gönderecek. Sadece mağdur tanıklara çağrı yapmadı Karanlık İşler. Aslında en çok sanıkları dinlemek istiyorlar. Amaç yargılamak, cezalandırmak ya da yüzlerine tükürmek değil, sadece yüzleşmek ve gerçeği özgürleştirmek. Karanlık İşler’in koordinatörü Nuri Kaya, “Neden karanlık” sorusunu “Karanlıkta körleştiğiniz için diğer dört duyunuzu daha iyi kullanırsınız. Görmek önyargıdır aynı zamanda. Görmediğiniz zaman ise kimin konuştuğu önemini yitirir, ne söylediği önem kazanır” diyor.
Sırf bu nedenle yakın tarihin bıçak sırtı konularını hep karanlıkta gündeme getirmiş Karanlık İşler. Daha önce yaptıkları Struma faciası, 12 Eylül, eşcinsel askerler konuları gibi. Kaya’nın verdiği bilgilere göre, mekâna girerken cep telefonu ve çakmak gibi ışık saçan tüm eşyalar kapıda bırakılıyor. Görme engelli refakatçılar eşliğinde salona giriliyor. Etkinlik bitip dışarı çıkana kadar da karanlıkta kalınıyor. Ayşe Hür’ün moderatörlüğünde, Kafe Aman’ın solisti Stelyo Berber’in müziği eşliğinde karanlıkta gerçekler görünür kılınacak bir kez daha. Belki bir gün aydınlıkta da yüzleşiriz umuduyla.

Türkiye’nin yüzleşme meselesi
Karanlıkta, zifiri karanlıkta bile olsa hiç yabana atmamalı “yüzleşme”yi.
Aynen Akademisyen Murat Paker’in “Türkiye’nin Yüzleşme Meselesi: Neyle ve Nasıl?” başlıklı çalışmasında söylediği gibi:
 “Mesele, yalnızca tarihle yu¨zles¸me meselesi degˆilse, yu¨zles¸meye bugu¨n de dahilse ve tek bir olaydan degˆil de, ortak paydası devletin yurttas¸ına hukuk-dıs¸ı eziyet etmesi olan bir dizi olaydan/do¨nemden bahsediyorsak, o zaman belki ‘Tu¨rkiye’nin tarihiyle yu¨zles¸mesi’ yerine ‘Tu¨rkiye’nin kendisiyle yu¨zles¸mesi’ demek daha dogˆru olacak. Yu¨zles¸ilmesi gereken tek tek tarihi ya da gu¨ncel olaylar bolca var kus¸kusuz, ama bu¨tu¨n bu olayları enine kesen, bu olaylara neden olan egemen politik ku¨ltu¨ru¨n bizatihi kendisiyle yu¨zles¸mesi, daha dogˆrusu yu¨zles¸tirilmesidir esas olan. O yu¨zden ‘yu¨zles¸me’ derken bugu¨n Tu¨rkiye’de bunun paralel anlamı ister istemez ‘demokratikles¸me’dir.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları