Ayşe Yıldırım

Hekimin yüreği yaşamdan yana atar

01 Şubat 2018 Perşembe

Gören duyan da sanacak ki büyük bir suç örgütü çökertilmiş. Yöneticileri gözaltına alınmış, evlerinde ve hastane odalarında arama yapılmış.
Suçları “Savaş bir halk sağlığı sorunudur demeleri”. Suç aletleri de muhtemelen “ele geçirilen” steteskopları, tıp kitapları ya da ilaçlardır. Sakın beyaz önlükleri de örgüt giysileri olmasın!
Aslında AKP, iktidara geldiğinden beri başaramadığı şeyi yapmaya çalışıyor. TTB’nin açıklamasını da bunun için bir bahane olarak kullandı. Hazır “barış” demek suç olmuşken bir türlü ele geçiremedikleri “Tabip Odaları”nı ve “Tabipler Birliği”ni yok etme planı devreye sokuldu.
Biraz geriye gidelim. Yıl 2006. İstanbul Tabip Odası seçimleri yaklaşıyor. AKP’ye yakın bir dernek oda yönetimini ele geçirmek için harekete geçiyor. Kendilerine oy verme potansiyeli olan doktorlar bir anda odaya üye yapılıyor hem de öyle böyle değil. Bir anda 400 yeni kayıt yapılıyor odaya. Ne var ki demeyin bir önceki yıl yapılan kayıt sayısı sadece 38.
Hadi diyelim ki doktorlar bir anda örgütlü olmak istemişler. Ama ortaya atılan başka iddialar da var. O doktorların bir kısmının üyelik aidatlarının bir ilaç firması tarafından ödenmesinden tutun da il sağlık müdürlüğünün de AKP yanlısı dernek lehine kampanyaya katılmasına kadar... (Bu iddialar o dönem gazetelerde de yer almıştı.)
Çünkü hükümet, odanın sağlık politikalarına yönelttiği eleştirilerden rahatsızdı ve güdümlü bir oda istiyordu.
Yıl 2010. Yine seçim dönemi. Tam Gün Yasası’na karşı çıkan Tabip Odaları ve TTB yine AKP’nin hedefinde. Bu kez dozu daha da kaçırıyorlar. Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Samsun’da MÜSİAD toplantısında şöyle diyor:
“Ben sektöre bunları bilerek söylüyorum ki, gidin bu birliklere laf anlatın yani. Bu gitmez bir yere. Bakın iki maddelik kanundur arkadaşlar, üç maddelik kanundur. Bir kanun yaparız deriz ki Eczacılar Birliği, Tabipler Birliği, Diş Hekimleri Birliği’nin birlik kanunları iptal edilmiştir. Hadi bakayım Danıştay karar alsın da göreyim, bakayım. Hangi kararı alacağını ondan sonra göreyim, bakayım ben.”
İki yıl önce; 2016. Bu kez Sağlık Bakanlığı doğrudan İstanbul Tabip Odası Başkanı’na dava açıyor. Tabip Odası Yönetim Kurulu ve Haysiyet Divanı’nın görevden alınmasını istiyor. Gerekçe, eylül ayında İstanbul’da yapılan Barış mitinginin çağrıcılarından olan İstanbul Tabip Odası Başkanı Selçuk Erez’in “İnsan olmanın gereği savaşa, savaşlara karşı durmaktır. Bugün hem içte hem de dışta savaşın bahis konusu olduğu bir ülke ortamında barış talebimizi ortak, güçlü ve en geniş kamuoyuna duyurulacak şekilde dile getirmemiz, büyük, hayati önem taşıyor” demesi.
(Söz konusu davayı odanın Genel Sekreteri Samet Mengüç ile konuşmuş ve Cumhuriyet’te “Sağlık Bakanlığı’ndan İstanbul Tabip Odası Başkanı’na ‘Barış’ davası” başlığıyla haber yapmıştım. http://www.cumhuriyet. com.tr/haber/siyaset/618391/ Bir_baris_davasi_daha.html)
O zaman sağlık bakanlığına sormuştu Mengüç: Siz savaşlara karşı değil misiniz? Siz barış istemiyor musunuz?
Bakanlık yanıtını bugün verdi. Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, TTB’ye yönelik operasyon için düğmeye kendilerinin bastığını itiraf etti:
“Tabipler Birliği kendisine yakışmayan bir şey yapmıştır. Bu Türk tabiplerini temsil eden bir tavır değildir. Aynı zamanda yasal olarak da bize göre suç oluşmuştur. Biz kendileri ile ilgili suç duyurusunda bulunduk bundan ötesi yargının işidir.”
Sadece AKP de değil hemen tüm iktidarların hedefi oldu TTB. Şebnem Korur Fincancı 33 yıl önce de TTB’nin yanındaydık diyerek 1985 yılına ait bir kupür paylaştı sosyal medya hesabından. TTB o zaman da ölüm cezasına karşı çıktığı için siyaset yapmakla suçlanmış ve yargılanmıştı.
Kalbi yaşamdan yana atan herkes tüm iktidarlar için büyük tehdit bu ülkede. Ama bugüne dek hiçbiri de o kalpleri susturmayı başaramadı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları