Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ, Koray Aydın. Bu dört isim de MHP’de seçimli olağanüstü kurultay istemişti. Hepsi de genel başkanlığa adaylığını açıklamıştı.
MHP genel merkezi sadece bu dört ismi değil onları destekleyen milletvekillerini de ihraç etti, il ve ilçe yönetimlerini görevden aldı.Kurultay toplama girişimleri mahkeme savaşlarına, meydan muharebelerine dönüştü.
Bugün artık MHP’nin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ben değil kamuoyu araştırmacıları söylüyor. 16 Nisan referandumunda tabanının önemli bir kısmının parti yönetiminin karşısında yer aldığı rakamlarla ortaya konuyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün 2019 seçimleri için doğal bir ittifaktan söz ederken MHP’den ihraç edilen Meral Akşener’in sözlerini kullandı.
Yani MHP’de olağanüstü kurultay istediği için partisinden ihraç edilen bir kesimle ‘Hayırlı ittifak’tan söz eden bir partinin genel başkanı, söz konusu kendi partisi olunca olağanüstü kurultay isteyen bir milletvekilini partiden ihraç etmekte bir sakınca görmedi.
O zaman sormak gerekmez mi; CHP’nin MHP’den farkı kaldı mı?
Muhtemelen bunun farkında olmalı ki CHP yönetimi, Sağlar’ın sözleri ve istemi nedeniyle değil bunları nereye söylediğiyle ilgili bir tartışma başlatmayı tercih etti.
Parti yönetimi ve politikalarına yönelik eleştirilere yanıt vermek yerine “Erdoğan’ın partisine döndüğü gün havuz medyasına konuştu” gibi bir suçlamayı uygun buldu.
Bir adım daha ileri götürüp “Saray’ın parmağı”nı işin içine soktu.
PM toplantısında da bunu açıkça dile getirdi. Ama aynı PM’de “madem Saray’ın parmağı var bu işte, bu oyunu bozalım, sayın Sağlar’la buradan kol kola çıkalım” tavsiyeleri karşılıksız kaldı.
MHP lideri Bahçeli de parti içi muhaliflerin çıkışlarına benzer bir suçlama yöneltmişti. Orada da “FETÖ’nün parmağı” devreye sokulmuştu.
Ama hakkını yememek lazım CHP yönetiminin; MHP gibi cepheyi “şimdilik” büyütmedi.

Sağlar ile benzer eleştirileri yapan ya da olağanüstü kurultay isteyen Deniz Baykal, Muharrem İnce ve Selin Sayek Böke’yi ihraç istemiyle disiplin kuruluna göndermedi.
Daha iki gün önce Deniz Baykal, Ahmet Hakan’a gönderdiği mektupta olağanüstü kurultay çağrısını ilk olarak 20 Ocak’ta yaptığını açıklamasına rağmen.
Ama sayın Kılıçdaroğlu’na göre “Deniz Bey siyasetteki birikimini kamuoyuyla paylaşmıştı”. Yani Deniz Baykal’ın sözlerinin zamanlaması ilginç değildi.
Aman yanlış anlaşılmasın. Madem Fikri Sağlar partiden ihraç edilmek isteniyor, diğerleri niye edilmiyor demiyorum.
Fikri Sağlar neden ihraç ediliyor diyorum.
Ya da Selin Sayek Böke’nin yaptığı açıklamadaki sözleriyle bu kararları alan ‘klik’ kim diye mi sormalıyım.
Kılıçdaroğlu, dün Ayşe Sayın’a verdiği söyleşide “parti içindeki olağanüstü kurultay tartışmalarının” sona erdiğini söylüyordu.
Peki, bunun Fikri Sağlar hakkında PM’de alınan ihraç istemiyle disipline sevk kararının ardından bazı genel merkez yöneticilerinin il başkanlarını arayarak “özellikle gençlik kolları başkan ve üyelerinin parti yönetimini eleştiren paylaşımlar yapması halinde disipline verileceği” talimatını vermesiyle bir ilgisi var mı?
Ya da 2019 yerel seçimlerinde belediye başkanlarının birçoğu değişecek ve belediye başkan adaylarını biz belirleyeceğiz söyleminin bir etkisi olabilir mi?
Genel merkez tartışmaların üstünü “sopa” ile örttüğünü sanabilir ama taban pek öyle demiyor.
Referandum sürecinde Erbakan anmasında Temel Karamollaoğlu ile poz veren Kemal Bey, özellikle Alevilerin tepkisini çekmişti.
Şimdi Kemal Bey, demokrasi ittifakı çerçevesinde bir liderler turundan söz ediyor ve ilk görüşmeyi de Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile yapacağını söylüyor.
Elbette her siyasi parti lideriyle görüşülmeli. Ama neden Saadet Partisi ile başlandığı konusuna da bir yanıt verilmeli.
Hani Meclis’in üçüncü büyük partisi HDP’den neden başlanmadığı mesela.
Ya da soruyu şöyle sormalı:
Kemal Bey, HDP’yi de ziyaret edip demokrasi birliği için görüş alışverişinde bulunacak mı?