Ayşe Yıldırım

Cesaret bulaşıcıdır (06.07.2017)

06 Temmuz 2017 Perşembe

Ne diyor Ankara Valiliği açıklamasında: “Toplumun geniş kesimlerine sirayet potansiyeli taşıdığı ...”

‘Sirayet’ etmesinden korkulan şeyi ise şöyle açıklıyor valilik: Yüksek sesle şarkı, türkü, marş söylemek, slogan atmak, film göstermek, çadır kurmak, ateş yakmak, açlık grevi/oturma eylemi yapmak…

Bunların toplumun geniş kesimlerine bulaşmasından korkuyorlar açıkça..

Ama ‘bulaşması’ demiyorlar, ‘sirayet’ diyorlar ki kötü bir şeymiş algısı yaratılsın.
Korktukları şey ne mi aslında…

Tam 17 yıl önce kolu koparılıp köpeklere atılan Veli Saçılık’ın bugün hâlâ hak arama mücadelesi vermesi… 17 yıl sonra ampute omzunun polis tarafından kırılmasına aldırış bile etmemesi… Onu yerlerde sürükleyen polise karşı koruyan insanların sayısının artması…

Kaçıncı kez bindiğini belki de bilmediği polis aracının içine gaz sıkan güvenlik şube müdürünün teşhir olması...

Oysa eşi ile gözaltından çıkan Veli Saçılık, şarkı ve türkü yasağına gülüyordu sadece.

“Benim sesim kötü olduğu içindir bu yasak! Hemen olumsuz yorum yapmamak gerek! :)” diyordu Twitter paylaşımında.

İşte bunu kıramadıkları için iki ay önce zaten yasakladıkları şeyleri bir kez daha yasaklıyorlardı.

İşlerini geri isteyen Semih ve Nuriye’yi mücadelelerinin bulaşmasından korktukları için tutuklamadılar mı? Günden güne eriyen, artık hiç yürüyemediklerini öğrendiğimiz iki insanın açlığıyla dalga geçmeleri, suç tarihlerini ‘15 Temmuz 2016’ yazmaları hep bundan değil mi?

Ama olmuyor işte. Hepimizin gözü önünde iki insan ölüme gidiyor. ‘Yaşamalısınız’ çağrılarına karşın haklılıklarına olan inançları nedeniyle bırakmıyorlar açlık grevlerini. Onlar yaşasın ve işlerini geri alsın diye uluslararası çapta bir imza kampanyası yapılıyor.

İşte korktukları şey bu; hak ve adalet istemlerinin ‘bulaşması’. Çünkü onların bulaşmasını pardon ‘sirayet’ etmesini istedikleri şey korku.

Onun için toplumun yarısını çok rahat bir şekilde terörist ilan ediyorlar.

Onun için milletvekillerini, gazetecileri cezaevlerine atıyorlar.

Onun için 22 gündür adalet için tabanlarını patlatan binlerce insanı hedef gösteriyorlar.

Onun için ülkenin Başbakanı, ana muhalefet liderinin ‘Adalet’ Yürüyüşü’nü ‘gaflet’ yürüyüşü ilan ediyor.

Onun için Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘terörist’ ilan etme yarışına giriyor yandaş kalemler…

Onun için mafya bozuntuları tehdit ediyor insanları…

Onun için Figen Yüksekdağ’ın duruşmasını dünyanın gözünden kaçırmak istiyorlar…

Ne diyordu Mithat Sancar: “Adalet bir fikirdir, adaletsizlik bir durumdur.”

Adaletsizliklerini çok iyi biliyorlar aslında. Kendileri yaptığı için herkesten çok daha iyi biliyorlar üstelik. Ve bu kez ‘sirayet’ ettirdiklerini sandıkları korkunun duvarlarını yıktığını da çok iyi biliyorlar artık…

‘Darbe’ dedikleri Gezi’den sonra ilk kez gündemi ellerinden kaçırmış olmanın telaşı içindeler.

Ne yapsalar olmuyor. On binlerce insanın adalet talebinin toplumun geniş kesimlerine ‘sirayet’ etmesinin önüne geçemiyorlar.

On binlerce insan 22 gündür geçtikleri her yere cesaretlerini bulaştırarak yürüyorlar.

Ne diyordu Selahattin Demirtaş, aylardır tutulduğu dört duvar arasından:
“Cesaret bulaşıcıdır.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları