Aydın Engin

‘Çözüm mözüm yok kardeşim’miş...

04 Eylül 2016 Pazar

Konuşmalarını her dinlediğimde “Konuşmasa daha mı iyi olur acep” dediğim Başbakanımız yine konuştu: “Çözüm mözüm yok kardeşim. Çözüm vatandaşta. O fırsatı kaçırdılar...
Eh, bizim “fikir meydanı” Arabacılar Kahvesi’nin doğal fikir önderi İsmail Abi de derin analizlerini böyle dillendirirdi: “Olur mu şeker kardeşim, Obama Suriye’de treni kaçırdı bir kere. Ondan sonracığıma ağnadın mı, Obama’nın derhal yapması icap edene gelirsenek...” falan filan...
Sondan başlayalım: O fırsatı kaçırdılar”.
Bir fırsat kaçtığına kimsenin itirazı yok. Ancak o fırsatı kim kaçırdı? Hani Dolmabahçe Mutabakatı diye anılan ve Kürt sorununun barışçıl bir çözüme kavuşturulmasının koşullarını içeren ortak bildiriyi çöpe kim attı? İmralı’da kurulması kararlaştırılmış; ölçüleri, kimin masanın neresinde oturacağı bile belirlenmiş masayı kim devirdi?
Ortadaki cümle: Çözüm vatandaşta.”
Doğru.
Ama soralım: Son seçimde HDP’ye oy vermiş 6 milyonu aşkın seçmen, çoluk çocukları ile hesaplarsak herhalde 15 milyonu rahat rahat aşan bir kitle “vatandaş” mı, değil mi?
Eğer onlar da hâlâ vatandaştan sayılıyorlarsa çözüme ilişkin tavırlarını, önerilerini oylarıyla zaten belli ettiler. Yok, onları saymayacaksak, Kürt sorununu çözecek vatandaşlar kim ola?
Ve ilk cümle: Çözüm mözüm yok kardeşim...”
Mözüm”ü bilmem ama “çözüm” yoksa ne vardır?
Cevap tek kelimedir ve bir başka cevap seçeneği yoktur: Savaş!..

***

Çiçeği burnunda Başbakan Binali Yıldırım alışılmadık bir siyasetçi. Metin yazarınca hazırlanmış metne bağlı kalarak konuşmaktan kopup kendi diliyle konuştuğunda sevimli olduğunu bile söylemek abartı değil. Fıkralar anlatıyor, şakalaşıyor, cümlelerini “kendi” olarak kuruyor.
İyi hoş da konuşan yukarıda değindiğim “İsmail Abi” değil, Başbakan. Ağzından çıkan her sözcüğü hassas terazilerde tartarak söylemesi gerek. “Çözüm yok” dediğinde “Savaş var” demiş olacağını fark etmesi gerek. Ve başbakanların ödevinin savaşı değil barışı, Kürt sorunu söz konusu ise “çözüm”ü seçmek ve sağlamak olduğunu bilmesi gerek.
Devletin dizginlerini elinde tutan Hükümet’in savaşı seçmiş oluşuna “Evet, biz de savaşı seçtik, şiddeti seçtik” cevabını yapıştıran Kandil’i siyaset düzlemine çekecek tek gücün İmralı sakini Abdullah Öcalan olduğunu kavraması gerek. Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit ile barışın değil savaşın yoluna taş döşendiğini fark etmesi gerek...
Kürt siyasal hareketinin yasal temsilcisi, 60 milletvekili ile parlamentoda etkili bir güç olan HDP’yi yok saymanın, dışlamanın, diyaloğun tarafı olarak tercih etmemenin savaş kazanının altına odun sürmek olduğunu görmesi gerek...

***

Niyetim Başbakan’a akıl vermek elbette değil.
Niyetim her gün bu ülkenin evlatlarının canını yitirdiği bir şiddet sarmalından çıkışın yolunu aramak, tartışmayı ısrarla inatla, bıktırmacasına bu noktada yoğunlaştırmaya çabalamaktan ibaret.
Tartışacağımız en yakıcı, en can alıcı konu bu değilse nedir?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları