Aydın Engin

Bir ömür fotoğraf

15 Ekim 2016 Cumartesi

Haber geldi; Gültekin Çizgen sanatın fotoğraf dalında at koşturmaya son veriyor, bundan böyle illüstrasyona yoğunlaşacakmış. Fotoğraf sanatına noktayı bir retrospektif sergisi ile koyacakmış, dediler.

Gazetede fotoğraf kamerası ile hüner gösterenlere foto muhabiri deriz. Vesikalıktan aile hatırasına, nikâh masasına kadar uzanan alanda at koşturanlara da fotoğrafçı. Gültekin Çizgen’gillere de fotoğraf sanatçısı... Ancak benim gözümde fotoğraf sanatında da, satrançta olduğu gibi usta, büyük usta, uluslararası büyük usta gibi mertebeler olaydı sanırım Gültekin Çizgen’e “uluslararası büyük usta” yakışırdı. Meslek gereği fotoğrafla haşır neşirim ya; bu “uluslararası büyük usta”yı da 1965’ten bu yana tastamam 51 yıldır tanırım ya, “Bu serginin açılışı kaçırılmaz” dedim. Fena halde ağrıyan belimin itirazlarını kulak ardı edip serginin yolunu tuttum. İyi ettim. Çok iyi ettim. İstanbul’un -henüz- AVM’lere, TOKİ’nin beton kulelerine teslim olmamış gelenekli kenti Kadırga’da, Fatih Belediyesi’nin halka ve fotoğraf sanatına armağan ettiği İstanbul Fotoğraf Müzesi’nin küçük ve büyük galerilerinin sanırım tümüne yayılmış bir retrospektif sergisi ile buluştum. Retrospektif için “Görsel sanatlarda bir sanatçının kariyeri boyunca yaratmış olduğu eserlerden derlenmiş bir sergi” denir.

Kestirmeden “seçme eserler” dense olmaz mı acep? Çünkü Gültekin Çizgen’in “bütün eserleri”ni nasıl olsa değil İstanbul Fotoğraf Müzesi’nin galerilerine, bir spor salonunun duvarlarına, tribünlerine filan yerleştirmeye kalksanız yine sığmaz. Başdöndürücü bir sergiden söz ediyorum. 58 yıllık bir sanat döneminin ürünü fotoğraflardan görsel sanatların öteki ve zorlu dallarından illüstrasyonlara, cam ve hat sanatına el atmış ve hüner döktürülmüş ürünlere kadar harikulade bir sergi...

Böylece müze bir sergiyi aşmış, bir sanat etkinliğine dönüşmüş. Sergi için hazırlanmış çok özenli ve çok kapsamlı üç kitap da bu etkinliği taçlandırmış. Görsel sanatlar üstüne kurulmuş bir sergiyi yazıya dökmek zor değil, olanaksız. Gitmek, görmek, her bir fotoğrafın, cam işlerinin, hat sanatının 21. yüzyıldaki yorumlarının önünde dakikalar boyu durmak, bakmak, tadını çıkarmak gerek. Belimin ağrısının izin verdiği sürece öyle yaptım. Bazı eserlerde dakikalar yetmedi. Kadim arkadaş Gültekin Çizgen’le oturup iki laf etmeye bile zaman kalmadı. Benimki sanata meraklı bir amatörün sergi izlenimlerinden ibaret.

Özetlesem “Hayran kaldım” gibi kuru ve duygularımı, düşüncelerimi anlatmaktan çok uzak iki sözcüğe indirgenir. Fotoğraf sanatına meslek ya da hobi olarak eğilenler ise sanırım hem çaktırmadan kıskanacak hem de ustalarına selam yollayacaklardır. Bir gazete izlenimlerinden ibaret bu yazıyı çok zor yazdım. Çünkü iki gündür sergi kataloğu diye tanımlamanın pek sönük kalacağı, fotoğraflara ayrılan “Anbean” adlı kitapla, illüstrasyonlara, cam işlerine ve hat sanatına ayrılan “Hezarfen Çizgen” adlı kitaba dalmış durumdayım.

Sergiyi ve Gültekin Çizgen’in 58 yıllık emeğini bir de sayfalarında yansıtan iki kitabı bir yana itip bu yazıya oturmak epey zor oldu. Ortaya da çıka çıka işte bu yazı kaldı. Öğüdümdür: İstanbul’daysanız ve sanatı, hele hele fotoğraf sanatını seviyorsanız işi gücü bırakıp bu sergiye gidin; 58 yıllık bir sanat serüvenine tanıklık edin. Sergiden çıktıktan sonra da Kadırga Parkı’nın çınarlarının altında keyifli bir mola verin. Sonunda sanatçıya alkış tutacak, size bu öğüdü verdiğim için de bana teşekkür edeceksiniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları