Arif Kızılyalın

Maden cinayeti ve nükleer enerji

17 Ekim 2022 Pazartesi

Cuma günü akşam saatleriydi. Deneyimli editörlerimizden İdil Alakuş, “Grizu patlaması var” diyerek yazı işlerine girince, hepimizin içi “cız” etti.

2014 yılındaki Soma faciasının bıraktığı izler geçti gözümüzün önünden. “Umarız kötü bir şey yoktur” diyorduk ki AFAD’ın “Trafo yangını” haberi geldi.

Ne var ki işin aslı öyle değildi.

Grizu patlamıştı.

Yine onlarca emekçiyi yitireceğimiz gerçeği ortaya çıktı...

Cumhuriyet, haber refleksi ile hemen Bartın Amasra’ya ekip çıkardı İstanbul’dan.

İlerleyen saatlerde bilanço ağırlaşmış, bölgeye giden AKP’li Bakanlar acı gerçeği açıklamak zorunda kalmışlardı: “Acımız büyük...”

Amasra’daki madene ulaşan muhabirimiz Cengiz Karagöz’ün, “Gecenin sabahla kavuşmak istemediği saatler” yorumu aslında her şeyi ortaya koyuyordu; Vedat Arık’ın çektiği ve acısından kendini yerden yere atan bir annenin fotoğrafı ile. Ölümün o karanlık sisi çökmüş, Cumhuriyet de haber ve fotoğraflarıyla o anı tarihe kayıt olarak düşmüştü.

İlerleyen saatlerde yaşlı bir kadın, “Oğlumu bulun, ölmemiştir o, saklanmıştır” diyor, yeni doğan çocuğunu annesine emanet eden genç bir kadın, “Aziz, Aziz çık yerin altından...” diye haykırıyordu.

Ama nafile, Soma’dan ders almayan hatta “Madenciliğin fıtratında bu tip kazalar var” diyerek iş cinayetelerini, “kader”le geçiştirenlerin vurdumduymazlığı yine arkasında kapanmayacak acılar bırakmıştı.

Aslında Cumhuriyet’in önce Mehmet Oflaz, ardından da Mustafa Çakır’la duyurduğu “Sayıştay raporu gerçeği” yerin 350 metre altındaki emekçilerin nasıl bile bile ölüme terk edildiğini de belgelemeye yetti:

“O bölgede, yani Bartın’da 300 metreden sonra bırakın kömür çıkarmayı, kazı yapmak bile riskliydi, çünkü gaz oranı normalin üzerindeydi...”

Ama Sayıştay raporları AKP iktidarında sümen altı ediliyor. Meclis’e geliyor, 2-3 muhalefet milletvekili, konuyu kamuoyuna yansıtıyor, iktidar milletvekilleri, “İşinize bakın” havasında matbuları TBMM çöplüğüne yolluyor.

İşte Bartın’da ölen 41 emekçinin vebali, maden faciası, hızlı tren kazası vb. konuların üzerine gitmeyen iktidarın boynundadır. Çünkü, “kaza-fıtrat-kader planı” diye geçiştirilen iş cinayetlerinin üzerine Meclis araştırma komisyonları ile gidilse, 301 kişinin yaşamını yitirdiği 2014 maden faciasında sorumlular bulunup cezalandırılsa, o madenin başındaki yetkili, “Durun arkadaşlar, Sayıştay raporu var” derdi, belki de  kundaktaki yedi günlük o minik kız çocuğu babasız kalmazdı.

Neden mi kalmazdı?

“Cezasızlık suça zemin yaratır; bakınız Soma,görünüz Amasra. ”

Ve eğer bizler, hâlâ birilerini koruma adına, araştırma komisyonları kurmaz, sorumluları cezalandırmazsak, iktidarın “fıtrat” politikası ülkede daha derin acılara neden olur. Örneğin, Mersin ve Sinop’taki nükleer santrallarda, aynı zihniyet hüküm sürerse, Akdeniz ve Karadeniz, “nükleer çöle” döner...

***

Gerçeklerin gizlenmesi demişken aslında konu hafta başında onaylanan sansür yasasına kadar gidiyor.

Çünkü yakın bir gelecekte iktidarın gizlemek istediği konulardan kamuoyunun haberi olmayacak. AKP-MHP oyları ile geçen dezenformasyon yasası adlı hukuki garabet sayesinde iktidar istediği atı koşturabilecek. Toplumun büyük bir bölümü, “Önce tutukla sonra yargıla” uygulamasından ürküp susacak hem de Türkiye’nin yüzünü Doğu’ya mı, Batı’ya mı döneceğinin belli olacağı tarihi Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi. Keşke, muhalefet bu yasaya biraz daha fazla direnebilse, Meclis’teki bireysel girişimlerin yerine “Türkiye susmayacak” sloganı üzerinden kamuoyu yaratma hamlesini yapsaydı!

***

CHP’nin ABD gezisine gelirsek; iktidar çok yüklendi. Özellikle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bilim insanları ve ekonomistlerle yaptığı toplantılar arasında Boston’dan Washington’a uçakla geçmeyip karayolu ile New York’a gidişi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aile yakınlarına ait olduğu iddia edilen gökdelen önünden video paylaşması farklı noktalara çekildi. Geziyi adım adım izleyen yazarımız Orhan Bursalı, hem kulis haber hem köşe yazılarıyla konuyu Cumhuriyet okurlarına en net biçimde aktardı. Bursalı, CHP’nin bilim insanları ve Batı ile temasının iktidar yolunda önemine dikkat çekti. Çokça eleştirilen karayolu yolculuğu ise doğru bir tercihti. Çünkü, Kılıçdaroğlu kafileden ayrılıp 2-3 kişi ile Boston-New York-Washington arasını uçakla geçmeye kalksa çok fazla sayıda “tanıdık”la karşılaşılabilirdi, oysa danışmanlarından öğrendiğimize göre Kılıçdaroğlu, otomobil yolculuğundaki “tek ihtiyaç molası”nda sadece Türkmenistanlı bir ABD vatandaşı ile denk gelmiş, böylelikle dedikodu mahallesine koz verilmemişti. Kılıçdaroğlu’nun ABD yolculuğu ile ilgili en farklı yazıyı ise Gazetemiz İmtiyaz sahibi Alev Coşkun, “Yakın Tarihten Yansımalar” köşesinde yazdı. Alev Coşkun, “Siyasi liderlerin ABD ziyaretleri” başlıklı yazısında İsmet İnönü, Bülent Ecevit ve ardından da Recep Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray temaslarını anımsatarak fazlaca bilinmeyen ancak unutulmaması gereken gerçekleri ortaya koydu. İnönü’nün ABD’deyken görevden alındığı, yine Ecevit’in suikasttan zor kurtulduğu konusu haftanın en önemli notuydu.

***

Ve başörtüsü meselesi üzerinden esen rüzgârı anımsatırsak; kimileri CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuyu gündeme getirerek doğru yaptığını iddia etti, kimi ise iktidara laiklik ve seküler yaşama müdahale meselesi üzerinden pas verildiğini ileri sürdü. Ancak Selda Güneysu’nun haberine dayanarak şunu söyleyebiliriz ki CHP’nin başörtüsü serbestisi çıkışı Saray’la bazı AKP kurmaylarının arasını açmış. Hatta iddiaya göre cumhurbaşkanı, yasa önerisini, partili avukatlara sert biçimde iade etmiş. Görünen o ki Saray, Kılıçdaroğlu’na gol atmak isterken topu ağlarında görmüş.

Özellikle BUPAR’ın Cumhuriyet için yaptığı ve geçen pazartesi yayımlanan, “Ezber bozan anket” başlıklı haber de AKP’deki huzursuzluğu doğrular nitelikte. Erdal Akaltun’un araştırma şirketi, Kılıçdaroğlu’nun farklı bir yol izlediğini ve kamuoyunda karşılık bulduğunu savunuyor. Ege Temsilcimiz Tuncay Mollaveisoğlu’nun, “Kılıçdaroğlu, hayatında CHP’ye oy vermemiş seçmene ulaşmak istiyor. En büyük eleştiriyi de kendi mahallesinden alıyor.. Sadece şikâyet ederek, eleştirerek Cumhuriyet değerlerini koruyamadığımız ortada..” tespiti ise muhalefetin tam da atmak istediği adımı anlatır cinsten.

Yeniden görüşmek üzere.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

TFF nereye? 15 Kasım 2024
Anketlerin dili! 13 Kasım 2024
Spor nasıl kalkınacak? 9 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları