Arif Kızılyalın

Evsiz barksız!

26 Şubat 2025 Çarşamba

Dışarıdan bakıldığında Türkiye, beton ekonomisinin cazibe merkezi gibi dursa da 23 yıllık AKP iktidarı, barınma konusunda tarihinin en sıkıntılı günlerini yaşıyor. Panikle yapılan açıklamalar meselenin en kadar derin olduğunun kanıtı. Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan kira artışları üzerinden gündeme getirdi konut krizini; ardından Maliye Bakanı Mehmet Şimşek enflasyonu konut arzına bağladı. Son tahlilde de Emlak Konut GYO genel müdürü, yeni projelerle konut sorununun çözüleceği savını ortaya attı.

Peki, çözüme ilişkin ayağı yere basan proje var mı? Açıkçası yok! İktidarın “kazançlı yatırım” müjdesine bakılırsa sadece parası olan ev alacak, sabit gelirliler kara yazgısına yenilecek. Çünkü iktidarın dar ve orta gelirlilere yönelik ucuz konut kampanyasında 1 oda, 1 salon diye adlandırılan dairenin fiyatı 5 buçuk milyon TL. 1.1 milyon peşin verip 4.5 milyon kredi kullanır ve 60 aylık vadeyi seçerseniz aylık 157 bin TL bir para ödeyip ev sahibi oluyorsunuz. Aylık 61 bin TL taksit açıklamasının altı boş. Bırakın emekli ve asgari ücretliyi, üniversitedeki profesör veya kıdemli albay bile bu şartlarda ev sahibi olamaz. Belki maaşları TÜİK’ten bağımsız zamlanan milletvekilleri Emlak GYO’dan ev alabilir ama 2+1’e paraları yetmez! Görünen o ki TOKİ de Emlak Konut GYO da acil gereksinim sahibi alt-orta gelir grubuna değil, üst gelir gruplarıyla, emlak rantiyesine proje üretiyor.

Peki, bu konut krizi nasıl musallat oldu başımıza? Çoğunluk nas diye adlandırılan modele fatura kesse de aslında AKP iktidarının attığı sosyoekonomik adımlardaki hatalar zinciri ülkeyi, “evsiz barksız” insanlar topluluğu haline getirdi. Öncelikle Türkiye, ama kayıtlı ama kayıtsız önemli bir göç aldı. Suriye projesi ile körüklenen nüfus artışına, iki yıl önce başlayan Ukrayna-Rusya savaşı benzin döktü. 250 bin dolar karşılığında Körfez ülkesi vatandaşlarına “satılan” TC pasaportu fiyatları katladı. Nureddin Nebati’nin icadı nas modeli ise ülkeye “Faiz düşerse konut fiyatları artar” virüsünü bulaştırdı. Öyle ki bir ara KOBİ sahipleri üretim yerine kredilerle lüks projelerden ev aldılar, yatırımı betona gömüp dört beş misli kâr elde ettiler. Pandemi dönemi de duran inşaatlar nedeniyle konut arzındaki sıkıntıyı büyüttü. O günlerin inşaatlarıyla ünlü bir ilçe belediyesinin başkan yardımcısı, “Geçen yıl 50 bin yeni bağımsız bölüme ruhsat verirken şimdi o sayı 10 binlere düştü. Bunun faturasını evsiz kalarak öderiz” demişti. Görüldüğü gibi tehlike aslında “Geliyorum” sinyalini vermiş ama AKP oralı olmamış! O yüzden yıllık 100.6’lık kira artış enflasyonuna şaşırmayın!

Bu saatten sonra yeni çözümler yaratılır mı kestirmek güç. Hatta cumhurbaşkanının valiliklere gönderdiği, “Toplu konut için ücretsiz rezerv alan arayın” talimatı bile arsız-yandaş müteahhit anlayışı ile dar gelirliye merhem olmayabilir.

HER ŞEY PAHALI!

Türkiye’de her şey çok pahalı. Yiyecek içecek, ulaşım, barınma, eğitim, sağlık, konaklama bir yana kültür sanat etkinlikleri de tavan yaptı. Örneğin Robbie Willams dünya turnesinin Türkiye etabı için İstanbul’a gelecek. Biletleri 18 bin liradan satışa çıktı. Aynı sanatçının Atina konserinde fiyat ortalaması 5-6 bin liraydı. İstanbul konserinden iki ay sonra Malaga’daki etkinliğin (İspanya) biletleri ise 4 bin TL. Organizatörlere sorduk, yüksek vergilere, ışık, sahne kurulum ücretine, alan kirasına lafı getirdiler. Alan demişken günlüğü 25-30 bin Avroları bulan Haliç Kongre Merkezi’ni ya da İstanbul Kongre Merkezi’ni kastetmiyorum, oralarda yürüyen merdiven bile paralı. Yenikapı’da, lodos estiğinde lağım kokan etkinlik alanındaki konserin bir bileti 18 bin TL! Birileri, yurttaşın sırtından para kazanmayı mezhep bellemiş!

YERLİ DE DEĞİL MİLLİ DE!

AKP’nin söylemiydi “yerli milli” ifadesi. Ancak AKP MKYK’si gösterdi ki siyasette dün yoktur, bugün vardır.

Yoksa 2012’deki Türkiye-Almanya milli maçında panzerlerin formasını giyip “Ben kendimi Alman hissediyorum, doğup büyüdüğüm ülkenin dışında oynamayı hiç düşünmedim” diyen birinin ülkenin milliyetçi-muhafazakâr partisinde görev alışı başka türlü açıklanamaz. Gerçi, aynı Özil, “En sevdiğim üç dizi Payitaht, Uyanış Selçuklu ve Kuruluş Osman” demişti ama sadece romans senaryolar üzerine oturtulan dizilerle yerli milli olunuyorsa vah bu ülkenin haline!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kitle partisi! 9 Nisan 2025
Bir boykot günü! 3 Nisan 2025

Günün Köşe Yazıları