Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
1 Mayıs...
Bugün 1 Mayıs... O gün için kullanılan müziğin sesleriyle: “İşçinin emekçinin bayramı.”
O bayramın oluşması ve gelişmesinin tarihçesi malum: Dünyada, işçilerin haklarıyla ilgili hareketlenmeler, önce 1856’da Avustralya’da başlamış, 1886’da Amerika’da kendini göstermiş.
Ve Paris’teki İkinci Enternasyonal toplantısında, 1 Mayıs, “Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü” olarak ilan edilmiş.
Türkiye’de ise işçi bayramı olduğu bir ara kabul edilmiş. Fakat Takrir-i Sükûn döneminde o karar iptal edilmiştir.
1935’te yeniden bayram olmuştur 1 Mayıs. Fakat adı ve içeriği, “işçi bayramı” veya “dayanışma günü” değildir. “Bahar Bayramı”dır. Ve ücretsiz de olsa tatil günü olarak kabul edilmiştir.
Nedeni malum: Rusya’daki 1917 Devrimi’nden sonra artık 1 Mayıs günü, “işçi günü” sıfatıyla beraber Sovyetler Birliği’nin büyük resmi törenlerle kutlanan en önemli günlerinden biri haline gelmiştir. Türkiye’nin ise Sovyetlerle ilişkilerinin iyi olduğu zamanlarda bile, yurtiçinde ve dışında kendisinin komünistliğe yaklaştığı izlenimini verebilecek tutumlardan uzak durmayı tercih etmektedir.
1 Mayıs’ın bu “Bahar Bayramı” sıfatı, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde değişti. 1961 Anayasası’ndan sonraki özgürleşme döneminde, o 1 Mayıs da gündeme girdi. O vakte kadar yelpazenin solundaki her eğilime şüpheyle bakan yaklaşımlar, Türkiye İşçi Partisi, DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), Sosyalist Kültür Derneği gibi örgütlerin kurulmasından ve CHP’nin “ortanın solu”nda bir parti olduğunu ilan edip o çizgideki uygulamalarını yoğun bir şekilde sürdürmesinden sonra 1 Mayıs’ın dünyanın pek çok demokratik ülkesindeki gibi “İşçi Bayramı olarak kutlanması” talepleri ortaya çıktı.
Ve 1976 yılında hem de Süleyman Demirel’in başbakanı olduğu, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ın da başbakan yardımcıları olarak katıldığı “Milliyetçi Cephe” gibi sağ çizgideki bir hükümet zamanında DİSK’in 1 Mayıs’ı Taksim’de “işçilerin birlik ve dayanışma günü” olarak kutlama girişimine bir itiraz gelmedi.
1976’nın 1 Mayıs’ında Taksim’de -Kemal Türkler’in başkanlığındakiDİSK tarafından düzenlenen o mitinge, o zamana kadar görülmemiş bir topluluk katılmıştı. Gazeteler bunu “yüz binlerce kişi” diye tanımlıyorlardı. Mitingde bir konuşma yapan Kemal Türkler, o topluluğa şu çağrıda bulundu: “Türk ilerici ulusal güç ve örgütlerini, MC iktidarına son vermek için demokratik yoldan mücadeleye çağırıyorum.”
Hükümet tarafından bu gibi cümlelere de ciddi bir tepki gelmedi.
***
1 Mayıs’ın “işçilerin, emekçilerin bayramı” olarak kutlanması böyle başladı.
Benim de gazeteci olarak izlediğim o günü, bugünden bakarak hatırlarken aklıma gelen özelliği ise şu oldu:
Olay, tabii, büyük bir olaydı. O miting, elbette çok önemliydi. Atılan sloganlar, yapılan konuşmalar, hükümetin politikalarına tamamen karşıydı. Ama katılımcıların o zamana kadar görülmemiş ölçüde büyük bir topluluk oluşturması, hükümet partilerini fazla tedirgin etmemişti. Güvelik güçleri de o alandaki görevlerini yaparken, şiddete başvurmak, katılımcıları tehdit etmek, birilerini gözaltına almak gibi “önlem”lere başvurmamışlardı. Yani herkes, demokratik tecrübeleri bizden çok fazla ülkelerin vatandaşları gibi böyle gösterilerin doğal olduğunu, toplantı ve gösteri yapmanın her insanın daha doğuştan kazandığı hak ve özgürlükler arasında bulunduğunu ve buna kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini iyi biliyordu. Ve iktidarın tutumu yadırganıyordu. Böylece o toplantı, hiçbir ciddi soruna yol açmadan tamamlandı.
***
Evet, 1 Mayıs toplantıları, 1 Mayıs 1976 günü böyle başladı.
Peki bir yıl sonra ne oldu? 1977 yılının 1 Mayıs’ında?...
1946’da başlayan, 1950’deki iktidar değişikliğiyle devam eden ve o arada büyük olayların ve güçlüklerin içinden geçerek 1970’lere kadar gelen demokratikleşme sürecinin o 1977 yılına ulaşması aşamasında ne oldu? Türkiye, artık demokrasiye kendisinden çok daha önce başlayıp birçok tecrübeden geçmiş olan öteki ülkelerdeki demokrasi düzeyine büyük ölçüde yaklaşmıştı. Bu duruma, her çizgideki siyasi partiler ve basın yayın kurumları da alışmıştı.
Kısacası, demokrasi açısından epey mesafe almıştık. Eksiklerimiz, sorunlarımız vardı. Ama zaman içinde onların da aşılacağına inanıyorduk. Yani, o 1 Mayıs tecrübesini yaşarken, haklı bir iyimserlik havası içindeydik.
1 Mayıs kutlamaları, 1976 yılında böyle başladı.
Bir yıl sonra neler oldu? 1977’nin 1 Mayıs’ında?
Ben o gün de Taksim Meydanı’ndaydım. O günkü 1 Mayıs’a bir başka yazımda değinmeye çalışacağım.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Trabzonspor'da ayrılık!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı