Neye karşılar?

16 Eylül 2022 Cuma

İzmir’in kurtuluş yıldönümü kutlama etkinliklerinden görkemli Tarkan konseri ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in konuşması üzerine, AKP’nin bir kez daha başlattığı Osmanlı tartışması sırasında, Vahdettin’den bir kahraman çıkarmaya çalışanların Cumhuriyetin 99. yılında yazıp çizdikleri, Anayasa Mahkemesi eski üyelerinden, hukuk fakültesinden sınıf arkadaşım Prof. Dr. Fazıl Sağlam’ın bir türlü içine sinmiyordu.

Oysa sonunda İngilizlere sığınan Vahdettin’den Kurtuluş Savaşı’nı başlatan bir kahraman çıkarma konusundaki mezbuhane gayretler de dahil, şaşacak şey yoktu.

Olay yeni de değil, AKP bunu hep yapıyor.

Hemen belirteyim, kavga geçmiş ile değil, bugün ve yarınlarla ilgilidir.

Tarihe dönmek dikiz aynasına bakmak gibidir. Geri gitmek için değil, ilerlemek için yapılan bir hamledir. Ama tarihe bakarken geçmişin olaylarını doğru değerlendirmek gerekir yoksa Osmanlı’nın yarısömürge durumunda bir zavallılık içinde olduğu son döneminde onun dünyaya meydan okuyan bir cihangir olduğunu ileri sürmek aynı acze tekrar düşmektir.

***

Yanılmayalım! Vahdettin’den kahraman yaratmak isteyenler, gerçekte ulus kavramına karşı olan ve ümmetli biat toplumuna dönmek isteyenlerdir. Onlar toplumun ümmetten ulusa geçişine karşıdırlar. Bu zıtlık ile ulusa ve Aydınlanmacı Cumhuriyete karşıt olarak ne görüyorlarsa ondan yanadırlar. O yüzdendir ki bir gün Mustafa Kemal’in karşısında Vahdettin’i tutanlar, bir başka seferinde de “Keşke savaşı Yunan kazansaydı” diyenleri eteklemektedirler.

Burada Vahdettin veya Osmanlı bir vesiledir, asıl mesele Türk ve Atatürk iledir.

Bunlar, kimi Türke ve Atatürk’e karşı sanırlarsa ona hemen destek çıkarlar. Örneğin geçmişteki Mustafa Kemal ile Enver çekişmesine bakarak Atatürk’e karşı İttihatçıları koltuklamışlardı. Sonra da Osmanlı’nın son yıllarında işbaşına gelen İttihatçıların iktidarları sırasında, savaşın büyük güçlüklerine karşın Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin Düzeni”nde “Atatürk reformlarının kökeni” olarak nitelendirdiği, reformları yaptığını fark edince ne yapacaklarını şaşırmışlardı.

Türke ulus olarak karşı olan bu ümmetçiler, Atatürk’e evleviyetle karşıydılar.

Bunların saptırmalarına iftiralarına yalanlarına bakarak gereksiz bir Osmanlı düşmanlığına düşmenin anlamı yoktur. Hele hele hanedan ile toplumu birbirine karıştırarak kendi tarihimizin bir dönemini eksik değerlendirmenin hiç anlamı yoktur.

Osmanlı’nın son yüzyılı, toplum içindeki ilerici güçlerin, baskıcı, işbirlikçi çevrelere ve emperyalizme karşı verdikleri çağdaşlaşma, modernleşme savaşımlarına sahne olmuştur.

Yirminci yüzyıl; Rönesans’ı, Aydınlanmayı, Sanayi Devrimi’ni ıskalamış, köhnemiş Osmanlı’nın yok oluşuyla birlikte içindeki zinde güçlerin öncülüğünde bir ümmet toplumundan ulusa, monarşiden Cumhuriyete dönüşerek kendi küllerinden doğmasına tanık olmuştur. Havada yanık kokusu da vardı, Cumhuriyet kokusu da... Son yıllar bu müjdeye doğru koşan toplumun zaferinin dönemidir.

***

Osmanlı toplumunun son yıllarına bakın! Orada gerilikler, çağını yanlış okumalar, örümcek kafalılıkların yanı sıra Aydınlanmacı bir toplumun, laik Cumhuriyetin müjdecisi kurumlar ve kavramların gelişmesine aydınlık kafalı sanatçılar, düşünürler, aydınlar, siyasetçiler, devlet adamlarının ortaya çıkmalarını görürsünüz. Mithat Paşa’ya bir de bu gözle bakınız, onda Cumhuriyetin erken müjdesini görürsünüz.

Osmanlı, içindeki gerici, işbirlikçi, eyyamcı, sömürücü, baskıcı, zalim güçlerin etkileriyle yanıp kül olurken onun yanı sıra aydınlık kafalı, mücadeleci, dünyanın gidişatını yakalama kaygısındaki insanların çabalarıyla Anka kuşu gibi kendi küllerinden doğma mücadelesi veriyordu.

Osmanlı’nın sonu Cumhuriyetti. Ulusun bu zaferini kimse engelleyemezdi, engelleyemedi de...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları