'Hâlâ Yazıyor musun?'

18 Haziran 2011 Cumartesi
\n

Yukarıdaki soru şu anlama gelebilir:

\n

- Neden boşuna uğraşıyorsun? Nasıl olsa çoğunluk gerçeği görmüyor. Yazık!

\n

Ama şu anlamda da söylenmiş olabilir:

\n

- Ne anlayışsız adamsın birader! Çoğunluk bin kez beynine çaktı, hâlâ haksız ve yanlış olduğunu kabul etmemekte direniyor ve utanmadan yazıyorsun.

\n

Köşelerinde yazdıklarından anladığıma göre, benimle aynı ya da yakın veya benzer çizgide olan kimi arkadaş ve dostlarıma bu son söylemi kullananlar olmuş.

\n

Hangi bağlamda söylenmiş olursa olsun, soru kipindeki bu çıkış yanlıştır.

\n

Her şeyden önce, demokrasilerde, tek gerçek yoktur. Tek gerçek olmayınca da \tkimin gerçeği gördüğü, kimin yanıldığı konusunda karar vermek mümkün değildir.

\n

Daha doğrusu, neyin salt doğru, neyin salt yanlış olduğunu saptamak hak ve yetkisine sahip bir merci demokrasilerde yoktur ve olamaz da.

\n

Demokrasilerde herkes kendi doğrusunu aramak, savunmak hakkına sahiptir. Bunu herhangi bir baskı ve kısıtlamayla karşılaşmadan yapabilmesinin yollarını da demokrasinin evrensel kuralları belirlemiş, anayasalar ve de onlara, uygun olarak çıkarılan yasaları da normlaştırmışlardır.

\n

Bu yüzdendir ki, mutlak doğru gibi mutlak yanlış da yoktur demokrasilerde, yalnızca yasal olanla olmayan vardır, bunlar da özgürlüklerin önünü tıkamayacak şekilde düzenlenmek durumundadırlar.

\n

***

\n

Bütün bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, 12 Haziran seçimlerinde AKPye oy veren her iki kişiden biri de kendi gerçeklerinden hareketle doğru yapmıştır, AKPye oy vermeyen her iki kişiden biri de...

\n

Zaten aksini düşünmek, diktayı demokrasi diye yutturmaya çalışmaktır.

\n

Düşünsenize aksini söylemek toplumun bir yarısının doğru, öbür yarısının yanlış olduğu hükmüne varılmasına yol açar ki, en kötüsü de bu olur.

\n

Şu yanılgıya da asla düşmemek gerekir:

\n

- Çoğunluk ne diyorsa o doğrudur. Aksini iddia etmek ihanettir.

\n

Kimi zaman bir tek kişi, tek başına yalnız bütün bir topluma karşı görüşünü savunabilir.

\n

Eugene Ionesconın fantastik oyunu Gergedan, birden insanların gergedana dönüştükleri bir toplumun öyküsünü anlatır. Oyunun sonunda, sahnede insan olarak, bir tek, piyesin kahramanı Beranger kalır. O da, herkes gibi gergedanlaşmayı beklemektedir ki, birden bilinci ışıldar ve haykırır.

\n

- Hayır ben insanım ve sonuna kadar insan kalacağım!

\n

Son üç sözcük ise, insanlığın evrensel dramını dile getirir:

\n

- Vay direnen insanın haline!

\n

İnsanlıkta direnen Beranger azınlıkta kaldığı için haksız ve yanlış mıdır?

\n

Onun için hangi amaçla olursa olsun başlıktaki soruyu yöneltenlere yanıtım açık:

\n

- Evet, hâlâ yazıyorum!

\n

***

\n

Meleğimiz ödül aldı

\n

Karanlık bir dönemdi. Tutukluluk yoluyla infaz ediliyorduk. Komedi hapishane binasında değil, spor salonunda sahneleniyordu. Askeri yargı asgari adaleti ezmeye uğraşıyordu. Devletin üniformalı başı arada savcının yerine geçiyordu.

\n

Toz dumandan göz gözü görmüyordu...

\n

Coplar cipler...

\n

Darağacında sallanan ipler...

\n

İnsanları birbirlerine bağlayan zincirler...

\n

Düşünceye takılmış kelepçeler...

\n

Baba oğlu, dost dostu, karı kocayı tanımaz olmuştu...

\n

Bu ortamda, spor salonunda oynanıyordu oyun.

\n

Sahnede bir avuç sanık, eşleri, çocukları, hepsi o kadar...

\n

Salon ağustos sıcağında buz kesiyordu.

\n

Ve biz Barış Derneği sanıkları ne zaman tribünleri boş salona doğru yollansak biliyorduk ki, o, bizimle dayanışma için orada olacaktı.

\n

O, Zeynep Oral.

\n

O, biz Barışçıların meleğiydi.

\n

Ve bizim meleğimiz, şimdi IPI Basın Özgürlüğü Diyalog Ödülünü aldı.

\n

Bin yaşa Zeynep!..

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları