'Cumartesi'ye Ağıt

16 Ekim 2011 Pazar
\n

Sevgili,

\n

Daha cuma öğleden sonra, saat 15.30da altıncı dersin bitiş zili çalınca içim kıpır kıpır etmeye, burnuma bir özgürlük kokusu gelmeye, ruhumda bir mutluluk duygusu belirmeye başlardı.

\n

Hangi günahın ya da cürmün kefareti olduğunu bilmediğim beş günlük ceremenin infazının sonuna gelmiş olma duygusuyla, ertesi günkü tahliyenin sıcaklığını daha o andan hisseder ve hafta içinde pek ender duyduğum bir iyimserlik içinde yüzerdim.

\n

Yatılı ilkokul yaşamının ders yılı boyunca cumaları hep bu duygu içinde gezer; cumartesiler yataktan, evde olduğum pazar sabahları dışında başka hiçbir gün duymadığım bir yaşam sevinciyle fırlardım.

\n

Zaten cumartesi yapılan dört dersten birisi müzikti, dördüncünün de nasıl geçtiğini anlamaz, o gün verilen ve çocukluk yıllarımın bir başka şöleni olan, kuzu etli iç pilavı (bizim jargonda adı Galatasaray pilavıydı) alelacele, yarım yamalak yiyip, bizi gerçek dünyadan ayıran özgürlük ile tutsaklık arasındaki kapıdan fırlardım.

\n

***

\n

Herkesin dünyanın incisi olarak nitelediği Boğazın kıyısında Ortaköyün burnunun dibindeki Feriye Sarayı’ndaki yatılı okulumdan ya da ilk hapishanemden bu duygularla azat olurdum, heyecanı arifesinden başlayan cumartesi günleri...

\n

O sırada aynı kapının pazartesi sabahı saat 8.30 sıralarında tutsaklığa açılacağını, orayı geçmek sıkıntısının da daha pazar akşamüstünden içime çöreklenerek, zaten kısa süren hafta sonunun bir kısmını da boğuntuya getireceğini düşünmezdim bile.

\n

Tabii bir buçuk günlük hafta tatilinin sevinci bu kadar olunca, var sen düşün, on gün, iki haftalık sömestr ve dört aylık yıl sonu tatillerinin büyük coşkusunu ve de koskoca yıl sonu tatilinin bitişinin hüznünü...

\n

Ölüm duygusunu ilk kez hüzünlü bir sonbahar gününde, okullar açılmaya yüz tutmuşken hissettim. Koca tatil bitmiş, kader anı gelip çatmıştı. Mırıldandım:

\n

- Herhalde ölüm de böyle bir şey olmalı, bir gün birileri tamam bitti diyecek ve!...

\n

Bilmiyorum, öyle mi olacak, hatta öyle olup olmadığını bilip bilemeyeceğimi de yani yaşamla ölüm arasındaki tek gerçek anı, bilincim yerinde geçip geçmeyeceğimi de bilmiyorum. Zaten o anda bilincim yerinde olsa bile, sonradan üzerinde durup düşünme olanağım olmayacağına göre!...

\n

***

\n

Evet sevgili, ben yatılı ilkokulda okurken, cumartesi günü öğlen üzeri başlayan hafta tatili, benim lisedeki yatılılık yıllarım da bittikten sonra, cuma mesai saati sonrasına alındı.

\n

Hafta tatilini uzatma kararının artık benim işime yaramayacak kadar geç kalmasını kaderin kaba şakası olarak görüp isyan etmiştim.

\n

Sonraları, aynı abes isyanı, Minede gördüm. Ne zaman yaz ayları hafta sonu hava kötü olsa hep aynı isyanı dile getirirdi:

\n

- Tabii ben tatildeyim ya!.. Zaten böyle olacağını tahmin etmeliydim.

\n

Ben de her defasında kendisini şu soruyla karşılardım:

\n

- Sen sahiden, bir yerlerde birilerinin pusu kurup, salt senin hafta sonlarını mahvetmek için hava durumunu etkilediğine inanıyor musun?

\n

- Aman canım sen de zırvalayıp durma derken, öfkesi de bana yönelirdi.

\n

Bütün bunlar epeyce geride kaldıktan sonra, Enerji Bakanı Taner Yıldızın cumartesi mesaisi ile ilgili açıklamaları dolayısıyla geldi yeniden aklıma.

\n

Yok hafta sonu tatillerinin süresi henüz değişmedi, görünen değişmeyecek de.

\n

Ama yine de konunun gündeme gelmesi, eskiyi anımsatıp içimi cızlattı.

\n

Buradan egemenlere seslenmek isterim:

\n

- Beyler hafta sonu tatilini değiştirseniz bile yatılı ilkokul öğrencilerine dokunmayın!

\n

Onlara bir gece daha özgürlüğü fazla görmeyin! Aradaki zamanı büyüyüp özgürlük istediklerinde hapse atarak, zaten telafi etmek olanağı sizin için her zaman var.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları