Ali Apaydın

-ım, -im, -üm’lerden kurtulmak

12 Aralık 2024 Perşembe

Konuşmalarımızda, bilhassa da hitap etmelerimizde gün be gün zehirleniyor dilimiz. Bazı dil kullanımlarının ne denli zararlı olduğunu çoktan unuttuk gibi. Kulaklarımız, en yakın ve en uzak mesafeler dahil her mesafeden -ım’lı, -im’li, -üm’lü seslenişleri işitiyor her yerde. Aidiyet eklerini duymaktan kusacak hale geldik neredeyse! Artık “Sayın Başkan” demek, başında sayın ifadesi bulunmasına rağmen bir saygısızlık olarak görülürken, “Başkanım” demek bir samimiyet olarak algılanıyor – ne yer değişimi ama!

Derhal kendimize gelelim; cumhuriyetin bir dili vardır, devrimin bir dili vardır ve karşıdevrimin de bir dili vardır. Ve bir de karşıdevrim diliyle konuşup karşıdevrimle mücadele edilemeyeceği gerçeği vardır.

Cumhuriyetin dili “Yaşasın Cumhuriyet!” diye haykırır, monarşinin dili ise “Padişahım çok yaşa!” diye yalvarır.

Cumhuriyetin kuruluş sürecinde Soyadı Kanununun kabulü ve yürürlüğe girmesinden sonra Millî Eğitim Bakanlığı okullardaki tüm öğrencilere soyadı ile hitap edilmesini istemişti. Çünkü devrimin mimarları çok iyi biliyordu ki, demokrasi kültürü en başta dilde yerleşmesi gereken bir kültürdü. Bu konuda yıllarca çok çaba sarf edildi ve çok yol alındı, ancak 90’lı yıllarda ortaya çıkan özel radyolar ve özel televizyonlarla birlikte alınan bu yollardan bir bir geriye dönüldü yazık ki! İlkin “TRT dili” diye küçümsenerek resmi iletişim dili medyada terk edilmeye başlandı ve bir marifetmiş gibi “siz”lerin yerini “sen”ler aldı önce. Sonra AKP iktidarıyla, cehaletin, kabalığın ve yobazlığın diline geçiş yapıldı; “Sayın bakan”lar, “Sayın başkan”lar yerini “Bakanım”lara, “Başkanım”lara bıraktı. Ve en sonunda kirli dil repertuarının en geniş yer bulduğu internetle, özellikle de sosyal medyayla birlikte dilimizdeki saygı ve nezakete ilişkin hemen her unsuru bir bir yitirdik. Böylece cinsiyetçi ve türcü şarkı sözleri, ahmaklar gibi şakalaşma modaları, adım başı işitmeye başladığımız küfür edebiyatı kapladı her bir yanımızı.

Halen tehlikenin farkında olmayanlar için vurgulayalım: demokrasi karşıtı güçler, kendi tahakkümlerini önce kadınların sonra da diğer erkeklerin önünde dili katlederek kurmaya başlarlar.

Kendimize gelelim! İtaat vurgusu ile yetki vurgusu arasındaki farkı, padişahlığın dili ile cumhuriyetin dili arasındaki farkı, dil politikası ile toplumsal yaşam arasındaki ilişkiyi derhal hatırlayalım.

Evet, bugün bilhassa politik alanda, kirli dil kullanımıyla çürüyor zihinlerimiz. Çürüyen zihinler bir toplumun kültürel katliamının önünü açar. “Sayın bakan” ya da “Sayın başkan” yerine “Bakanım”, “Başkanım” demek arasında galaksiler kadar fark vardır. “Sayın müdür” demek yerine “Müdürüm” dediğiniz an, demokrasi kültürünü – yani demos zihniyetini zehirlersiniz ve bu zihniyetin yerini ethnos zihniyetinin almasına yol açarsınız.

Hatırlayalım; demokrasi kavramının kökeninde yer alan demos kavramı üyelerinin birbirlerine kültürel bir dokuyla bağlı olduğu halkı; ethnos kavramı ise üyelerinin birbirlerine kan bağıyla bağlı olduğu bir halkı ifade eder. Bu yüzden ethnos yönetim anlayışını itaatle kurarken demos sorumlulukla kurar.

“Sayın başkan” yerine “Başkanım” dediğiniz an vurguladığınız şey sorumluluk olmadığı gibi samimiyet de değil, itaattir! Demokrasi itaatle değil sorumlulukla yol alır. Ve dahası şayet demokratik bir zihniyetle yaşıyorsanız “Cumhurbaşkanım” diyemezsiniz; çünkü bir bireyin değil bir halkın cumhurbaşkanı olur! Ve “Müdürüm” de diyemezsiniz, çünkü demokrasilerde bir bireyin değil bir kurumun müdürü olur!

Üstelik bu sahte samimiyet inşasına kalkışan dilin ne gibi sonuçlar doğurduğunu o denli acı bir şekilde yaşadık ki bu ülkede; resmi hayat içinde “… hanım” ile “… bey” diye hitap etmek yerine “… abla” ve “… abi” demenin neye yol açtığını her birimiz gördük! Öğretmenlerin, avukatların, savcıların, hakimlerin, subayların yerini alan abilerin ve ablaların ne yaptıklarını çok açık bir şekilde gördük meclisimiz bombalanırken!

Hayır, ülkemizin karşıdevrim içinde kıvrandığı bugünlere gelmemizin sebebini yalnızca seçilmiş temsilcilerin basiretsiz ve beceriksiz yönetimlerine yükleyen ahmak bir bakış açısıyla yetinemeyiz asla! Şayet demokrasiyi savunacaksak, demos’un talep ettiği kültürel varoluşu her birimiz üstlenmek zorundayız! En açık ifadeyle “Ben öyle demek istemiyorum ama çok baskı görüyorum” falan diyemezsiniz, demeyiniz! Derhal bugün, bu yazıyı okuduğunuz an “Başkanım”, “Müdürüm”, “Bakanım” gibi ifadeleri terk ediniz, terk ettiriniz! Resmi hayat içinde “abi”, “abla” gibi kullanımları derhal bırakınız – ya da bırakmadığınız her an karşıdevrim zihniyetine hizmet eden bir insan olduğunuz bilinciyle devam ediniz yaşamınıza!

Elde edilmesi için yüzyıllarca mücadele verilen haklarımızı bir hitapla çöpe atamayız. Bu konuyu önemsizleştirip küçümseyemeyiz!

Bir toplumun kurumsal dili, o toplumun demokrasisinin gücünü gösteren anıtıdır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları