Wagner dersi

03 Temmuz 2023 Pazartesi

Rusya’yı gündemin birinci sırasına çeken Wagner olayı kamuoyunda yoğun olarak tartışıldı. Gerçekten sınırlı sayıda uzmanın değerli bilgileri aydınlatıcıydı. Öte yandan o uzmanların sayısının nicelik olarak çok üstünde ama nitelik olarak çok gerisinde, her konuda uzmanlıklarına(!) tanık olduğumuz bazıları da konunun popülerliğine katkı sağladı.

Wagner, Rusya’nın uzun zamandır Suriye, Libya, Ukrayna vb. çatışma sahalarında kullandığı paralı askerlerden oluşan bir şirket. Tamamen devletin kontrolünde. Ukrayna savaşına kadar da kullanıldığı alanlarda devletin çizdiği sınırlar içinde görevini yaptığı ileri sürülebilir. 

Ancak Ukrayna’da önemli bir sorunla muhatap oldu ve onu dışa vurdu; yaşadığı cephane sıkıntısı...

O zaman konuya dikkat çekenler yaşananın esasen yönetsel olduğuna yer verdiler. O dönemde Putin tarafından Ukrayna’daki birliklerin komuta ilişkileri yeniden düzenlendi. 

BAŞARI BİRLEŞTİRİR BAŞARISIZLIK AYRIŞTIRIR

Suriye’de de belki bazı sevk ve idare sorunları yaşanmıştı ama Ukrayna muharebe sahasında bu sorunun ortaya çıkması rastlantı değildi. Suriye’de başarı varken Ukrayna’da başarısızlık söz konusuydu. Bu başarısızlık çeşitli iç değerlendirmelere yol açmıştı. Muhtemelen bunlar Rus askerleri arasında yayıldı, huzursuzluğa yol açtı. Savunma bakanı ve genelkurmay başkanı bunun sorumlusu olarak gösterildi.

Bu başarısızlığın kaynağı esasında Putin’in yanlış askeri-politik durum değerlendirmesine dayalı kararlarından kaynaklıydı ancak onu hedefe koymak tehlikeli olurdu. Bu yüzden Prigojin kendisine elde edilebilir hedef olarak Şoygu ve Geresimov’u gördü.

Tekrar konuya döneceğiz ama önce Putin’in hatasına değinelim: Rus ordusunun giriştiği harekâtın planı; Ukrayna’da kısa sürede hükümetin değişebileceği, Kiev’in kolaylıkla zapt edilebileceği, Ukrayna ordusunun direnmeyeceği ve halkının işgalden şikâyetçi olmayacağı ve Batı’nın Kırım örneğinde olduğu gibi Ukrayna’yı yalnız bırakacağı varsayımına dayandırılmıştı. Siyasi hedef ile askeri hedef uyumsuzdu.

Bu varsayımların hiçbiri tutmadı ve öngörülen başarı elde edilemedi. Rus ordusunun muharebe etme tarzı da çağdaş askeri konseptlerle uyumlu değildi. 

Harp ve harekât prensipleri açısından ele alındığında beklentiyi karşılayamadı. Buna rağmen Ukrayna’nın önemli bir bölümünü kontrolü altına aldığının da altını çizmeliyiz. Sonuç olarak stratejik düzeyin ve taktik seviyenin hataları muhtemeldir ki zihinlerde güvensizliği besledi, büyüttü ve bir tortu oluşturdu. 

Prigojin’in abarttığını düşündüğüm bu tortu, onun çıkış noktasıydı. İsyanı başlattığında hem ordu içinden hem de halktan geniş destek beklentisi içindeydi. Her abartı hata yaptırır. Girişiminin sonuç vermeyeceğini anlayınca da vazgeçti.

BAZI MUKAYESELER

Ülkemizde konuyu tartışanlar hemen SADAT ile bağ kurdular ki kanımca hatalı bir yaklaşımdı. SADAT’ın varlığından rahatsız olmak ve tasfiyesini istemek başka, Wagner ile arasında bağ kurmak başka bir şeydir. Elimizde SADAT’ın TSK’nin operasyon yönettiği alanlarda silahlı faaliyet içinde olduğu bilgisi yoktur. Dolayısıyla benzerlik kurulamaz. 

Çerkez Ethem kuvvetleriyle ile bağ kurulması bir yere kadar mümkün ise de iki oluşum farklı koşulların ürünüdür. Çerkez Ethem olayı Milli Mücadele’nin düzenli ordu kurulması safhasında ortaya çıkmıştır. Ordu emrine girmeyi kabul etmemiş, yenilgiye uğratılarak dağıtılmış, bir kısım unsurlarıyla Yunan ordusunun emrine girmiştir. 

Ülkemiz ile Wagner arasında bir bağ kurmak gerekirse ilk örnek Suriye Milli Ordusu olabilir (SMO)... 

Türkiye’nin ABD ile birlikte Suriye’de rejimi değiştirme heves ve arzusuna kapıldığı dönemde, eğit-donat stratejisi kapsamında Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altında kurulmuştur. IŞİD’e, PKK’ye karşı kullanılsa da esas kuruluş maksadı Suriye’deki BAAS rejimini devirmektir. TSK ile birlikte ve ona paraleldir. Şu ana kadar ortaya pek sorun çıkmamıştır. Ancak Türkiye’nin hatalı Suriye politikasının sonuna gelinmiş ve Esad yönetimiyle işbirliğine evrilen yeni politika hayata geçirilmeye çalışılmaktadır, bütünüyle devreye sokulduğunda SMO’nun silahları toplanmazsa ya da Suriye ordusu emrine girmeyi kabul etmezse Wagner gibi davranmayacağının hiçbir garantisi yoktur. 

İkinci örneği FETÖ oluşturmaktadır. TSK hatta devlet içinde örgütlenmesi başka bir paralel yapı örneği olmakla beraber gelişim süreçleri açısından farklılıklar arz etmektedir. Biri açık, yasal ve Rus devletinin emrinde bir şirketken diğeri gizli bir örgütlenmedir ve ipleri ABD’nin elindedir.

AKP’nin anayasada yer alan laiklik ilkesinin içini boşaltması, Diyanet’i bir vesayet odağı haline getirmesi, tarikatların devlet içinde yapılanmalarına göz yumması ülkenin bekası açısından büyük tehlike potansiyeli taşımaktadır. SADAT da bu yanıyla tehlikelidir. Önümüzdeki dönemde yeni FETÖ’lerin tarih sahnesine çıkması olasıdır.  

İktidar, gidişatı kendine zarar vermeyeceği zannıyla ülkenin geleceği için tehlike olarak görmezken muhalefet de ya tehlikenin farkında değildir ya da laikliğin yaşamsal önemini birkaç oy uğruna görmezden gelmektedir.

Sonuç olarak her paralel yapının mutlak iktidara yöneleceğini toplumsal sözleşme adına tehdit olduğunu ve büyük yaralar açmaya aday olduğunu idrak etmek gibi ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Daha da geç olmadan FETÖ’den almadığımız dersi Wagner’den almayı becermeliyiz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sakarya’dan Afyon’a 28 Ağustos 2023
Stratejik körlük 14 Ağustos 2023

Günün Köşe Yazıları