Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Stratejik körlük
Bu kavram genel olarak Avrupalı politik çevrelerin konformist yaklaşımlarını eleştirmek için kullanılır. En son Dışişleri Bakanı Fidan tarafından kullanıldı, daha önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kullanılmıştı. Kendilerinin bu görüşünü paylaşıyorum.Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinden dışlanması için kullanılan kavramı başkaları da hatta bazı Avrupalılar da zaman zaman kullanmaktadır.
Kanımca mesele sadece Türkiye’nin AB’ye kabul edilip edilmemesiyle sınırlı değil, aynı zamanda Rusya’ya karşı takınılan tavır açısından da benzer bir durum söz konusudur.
AB’nin bu tutumuna, bu köşede 17 Ekim 2022 tarihinde değinmiştim:
“AB, güvenliğini NATO sayesinde ABD ile ortaklıkta bulmanın verdiği konforla Türkiye ve Rusya’yı dışladı. Türkiye’yi ötekileştirdi, Rusya’yı düşmanlaştırdı! Oysa Avrupa coğrafyası hem Türkiye hem Rusya’yı içermekte ve bu, güvenlik boyutuyla uyumluluğu dayatmaktadır. Her iki ülkenin en büyük ekonomik ilişkileri AB iledir. İlişkilerdeki enerji kaynakları etkisi ortadadır. Bu gerçeklere gözler kapandığında sağlıklı bir güvenlik inşa etmek mümkün olmaz. AST (Avrupa Siyasi Toplulukları) girişimi doğru bir adımdır ancak Rusya’sız bir Avrupa güvenliği yeni sorunlar doğurur ve ABD’nin amaçlarına hizmet eder. AB liderlerine düşen, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle konjonktür uygun olmasa bile orta vadede AST’yi bir güvenlik ve refah işbirliği alanı olarak inşa etmeleridir. Maalesef bu vizyonda bir liderlik yoktur.”
Ancak açıkça belirtmek gerekirse stratejik körlük sadece Avrupalı politikacılar ile sınırlı değildir. Ben de bu kavramı Suriye politikası bağlamında Erdoğan ve Fidan için kullanmaktan geri durmayacağım.
Bunun için birçok sebep var.
Olası hiçbir gelişmeyi öngöremediler. ABD ile Esad’ı iktidardan indirme politikası iflas etti. Milyonlarca sığınmacıya bakmak zorunda kaldık ve kalmaya devam ediyoruz. Milli kimliğimiz, demografik yapımız ve kültürümüz tehdit altındadır. Son yıllardaki fakirliğimizin belli başlı sebepleri arasındadır. Hatay özel bir sorun alanı. Tehlike büyük...
Oysa emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ engin deneyimiyle henüz 2013 yılında, Erdoğan ve arkadaşlarının giriştiği Suriye politikasını, “tarihimizin en ağır dış politika hatası” olarak nitelemiş ve kendilerini uyarmıştı.
Elekdağ’ın “...AKP iktidarı Türkiye’nin sınırlarını kanlı Arap Baharı’na ve terör dalgasına açmıştır. Cumhuriyet döneminde dış politikada en büyük hatalar deyince akla ilk önce 1961’de Jüpiter füzelerini Türkiye’de konuşlandırma kararı ve 1979’da Rogers Planı’nın kabulü gelir. Ancak bunların doğurduğu zarar, AKP’nin Suriye politikasının Türkiye’yi karşı karşıya bıraktığı risk ve tehditlerle karşılaştırıldığında devede kulak kalır” ifadeleri, stratejik körlük yerine stratejik berraklığı yansıtmaktadır (Sözcü, 20 Mayıs 2013, Uğur Dündar ile röportajından).
Keşke o gün cankulağıyla dinlenseymiş! Monşer deyip geçmenin bedeli...
Gelelim Esad’a...
Onda da bir ölçüde stratejik körlük görüyor gibiyim!
Nedeni açık: Türkiye’nin yaptığı hatadan dönme iradesi sergilediği bir ortamda, Erdoğan ile görüşmeye burun kıvırmak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Ülkesinin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini sağlama fırsatının bu denli yakınlaştığı bir ortamda duygusal anaforlarla meselelere yaklaşmak körlüğe eşdeğer bir tutumdur.
Yakın zaman önce yaşanan gelişmeler bu kararında etken ise yanıldığını söyleyebilirim.
Bilindiği gibi, mayıs ayında Suriye Arap Cumhuriyeti Arap Birliği’ne kabul edilmişti. BM Güvenlik Konseyi de Türkiye üzerinden Suriye’ye uluslararası yardım kararını 12 Temmuz’da altı ay uzattı. Ama artık yardımların dağıtılmasında önemli bir fark var zira BM doğrudan dağıttığı yardımları Esad rejiminin onayıyla yapabilecek.
Sedat Ergin bu mutabakatı, “BM çerçevesindeki bu gelişmenin Esad rejimine uluslararası alanda ciddi zemin kazandırdığını söylemek objektif bir tespit olacaktır” şeklinde değerlendirmektedir (Hürriyet, 12 Ağustos 2023). Katılmamak mümkün değil...
Bu gelişmelere dayanarak Erdoğan ile görüşmeyi Türk ordusunun Suriye’de kontrol ettiği alandan çekilmesine bağlamak öküzü arabanın arkasına koşmaktır. Zira Türk ordusu bugün karar verilse en az 1-2 yıllık bir süre içinde kontrol altında bulundurduğu alanı devredebilir. Üstelik Adana Mutabakatı’nı genişleten Ankara Antlaşması bu varlığın psikolojik duyarlılığını azaltmaya el vermektedir.
Stratejik körlük öldürücüdür...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Mahruki yine yandı
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!
- Özel görüşmenin ayrıntılarını açıkladı!