Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Millet İttifakı’nın beyanları
Stratejik yanı kuvvetler ayrılığını tesis etmeye yönelik Millet İttifakı’nın beyanları umut verirken liderlerinin kimi tavırları güvensizlik üretiyor.
Aday belirleme sürecinin sancılı olacağı belliydi ama yeterli olgunluktan yoksun kimi tavırlar kaygı vericidir. Tek sebebi ise ittifakın varoluş nedenini gözden uzak tutmaları, parti ya da kişi çıkarlarını öne çıkarma eğilimleridir. Bu noktada, Atatürk’ün Medeni Bilgiler kitabına (s.116) düştüğü bir notu anımsamakta yarar var: “Devlet ve hükûmet gibi ordu dahi kendisi için bir varlık değil, belki, milletin yaşamak ve var olmak iradesinin bir şeklidir.”
Millet İttifakı kendisi için değil, millet için var olduğunu dikkatten uzak tutmazsa, yalpalamadan hedefine ulaşır. Seçimi kazanmak araca dönüştükten sonra ise onları bekleyen tehlike, parti içi demokrasi yoksunluğundan kaynaklıdır. Bu yoksunluk, hem ittifak içi ilişkileri zehirleme olasılığını güçlü kılacak hem de devleti işletirken liyakatli kadroların yerleştirilmesi ve etkin çalışmalarının önünde engel olacaktır. Parti içi demokrasi yoksa demokrasi de olmaz!
Varoluş sebeplerinin bilincinde olanlar enerjilerini içeride
değil, dışarıda harcamalıdır. Bunun için kendilerini bekleyen iki önemli adımın ilki olabildiğince geniş cephe yaratmak; ikincisi ise seçimin güvenliğine ilişkin hazırlık seviyesini en üst düzeye çıkarmaktır. Devlet kadrolarına yönelik söylemlerin daha özenli olması; onuruyla ülkesi için görev yapmakta olanların, bu beceriyi gösteremeyenlerden ayrık tutulması zorunludur.
DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK ALANI
Dış politikada Batı ile daha uyumlu bir ilişkinin işareti açıkça görülüyor. Güvenlik alanını dış politikadan bağımsız değerlendirmek mümkün olmadığına göre bazı çetrefil hususların varlığı, atılacak bazı adımların zor olacağına işaret ediyor.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifi gerçekçi bir değerlendirme olmayıp Türkiye’nin AB üyeliği mevcut koşullar ışığında mümkün değildir. Esasen böyle bir hedef belirlemek hatalıdır. Ülkemiz için AB’ye üyelik ancak ve ancak jeopolitik gelişmelerde büyük kırılmalar sonucunda doğabilecek yeni Avrupa’nın çıkarı varsa mümkün olabilir. Yakın ufukta görülmeyen bir olgu...
NATO platformu önemini ve değerini korusa da bölgesel politikaları yürütürken Batı ile ihtilaflar hep yaşanmaya adaydır. Kıbrıs bunlardan biridir. F-35’e dönüş
gerçekçi değildir ve doğruluğu da tartışmalıdır. Akdeniz ve Ege’deki sorunlar alevlidir. En önemlisi Suriye’de atılacak doğru adımların önünde en büyük engel ABD’nin varlığıdır. Bu konu, ABD ile karşı karşıya gelmeyi kaçınılmaz kılmaktadır.
TSK’NİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI
TSK’ye ilişkin değişiklikler olumlu ancak geliştirilmesi gerekmektedir.
Kuvvet komutanlıklarının Genelkurmay Başkanlığı’na, onun da MSB’ye bağlanması; askeri hastanelerin ve askeri liselerin açılması önerileri yerinde ve doğru adımlardır.
Askeri yargıya ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Askeri mahkemeler ihtisas mahkemeleri kapsamında yeniden açılmalı; yargı birliği sağlanacak şekilde Yargıtay ve Danıştay içinde bu maksatla özel daireler kurulmalıdır.
Askeri eğitim kurumları üç kademe halinde tertiplenmelidir:
-Kuvvet komutanlıkları bünyesinde askeri liseler, harp okulları, sınıf okulları ve akademiler olmalıdır.
- Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Silahlı Kuvvetler Akademisi, müşterek ve birleşik harekât eğitimden sorumlu olan olarak kurmay subayların eğitim gördüğü bir merkez olmalıdır.
- MSB’ye bağlı olarak Milli Savunma Üniversitesi kuruluşunda ise Milli Güvenlik Akademisi, tıp fakültesi, sağlık bilimleri fakültesi ve yüksekokulu, yabancı diller okulu, harp tarihi enstitüsü, jeopolitik araştırmalar enstitüsü, stratejik araştırmalar enstitüsü, askeri bilimler enstitüsü, lojistik yüksekokulu bulunmalıdır.
KHK ile TSK’den (hatta devletten) uzaklaştırılanlardan FETÖ ile bağlantısı olmayanların hukuk içinde kalarak görevlerine dönmeleri sağlanmalı ancak sadece FETÖ değil, başka bir merkezden (tarikat, parti vb.) emir alma eğilimi olan kim varsa barındırılmaları engellenmelidir.
VESAYET Mİ?
Yeni yapılanmanın askeri vesayet yaratacağını dillendiren kimi çevrelerin söylemleri de şehir efsanesinden ibarettir. Vesayet arıyorlarsa, anayasayı hiçe sayarak aday olmak isteyen reislerinin gayretine odaklansınlar... Hatırlatayım, herhangi bir güç odağının kendini anayasanın üstünde konumlandırması vesayet halidir...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!