Olaylar Ve Görüşler

Teğmenlik ruhu - Haydar Aksu

03 Ocak 2025 Cuma

Harp Okulu’nun 2024 Ağustos mezuniyet töreni sonrasında “gelenekselleşmiş kılıç çatma” olayı nedeniyle yapılan soruşturmaya ilişkin olarak okul birincisi Teğmen Ebru Eroğlu’nun basına yansıyan, safiyet ve samimiyet metni savunmasını okuyunca Harbiyeli yıllarımın heyecan ve özlemleri ile yazıyorum.

Teğmen Eroğlu ifadesinde, bir önceki sene, bir üst sınıf tarafından yapılan kılıç çatma olayının tekrarlanmasından ibaret bu hareketin bir “ihanet” olmadığına özellikle vurgu yapmaktadır. 80 yaşında sivil lise kaynaklı eski bir Harbiyeli olarak sahibini hiç tanımadığım bu ifadenin doğruluğuna, içtenliğine bütün kalbimle inanmaktayım. Zira bütün askeri okullarda olduğu gibi ben de yazılı olmayan bir kısım askeri örf ve edep kurallarını, sancak sevgisini, silah arkadaşlığını usta-çırak ilişkisi içinde bir üst sınıftan öğrendim, kıtada  pekiştirdim ve benden sonrakilere ulusal miras olarak aktardım.

Halen Harbiye’de bir yılı hazırlık, beş yıllık zorlu bir eğitim ve öğretim sonunda mezun olurlar. Taktik ve strateji derslerinde değişik senaryolarda kırmızı veya yeşil kuvvetlerde tümen komutanı olarak karar verir, fikri ve fiziki olarak her bakımdan değerlendirilir, akademik yeterlikle kıtaya bir mareşal gibi uğurlanır. Ancak beş yılın sonunda Harbiye’de sınıf birincisi-beşincisi olmak, gerçekten büyük başarıdır.

HARBİYELİ OLMAK

Ordunun başarıya, geleceğin benzersiz zaferlerine ulaşmak için en büyük kazanımları bu insanlardır. Ordunun değeri bu subay ve komuta heyetinin varlığı ile ölçülür. Bu yetenekte bir teğmenin, teğmenlerin ne karanlık emelleri ne de yalan söyleyecek kadar akılsız bir başı olabilir! 

Okul birincisi Teğmen Eroğlu, diplomasını cumhurbaşkanın elinden almanın gururunu yaşamıştır. Bu başarının sahibi, yalnız ailesine değil, yüce milletimize ve onun çağdaş, şanlı ordusuna da bir ilki, yaşatarak Türk  kadınına tarihi bir gurur sunmuştur. Cumhurbaşkanı alandan ayrıldıktan, resmi tören bittikten sonra, beş yıllık yatılı okul mezuniyetinin, subay çıkmanın coşkusu ile tüm sınıf arkadaşları bütünleşerek en büyük Harbiyeli Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını bir yıl öncesindeki gibi sadece tekrarlamışlardır. Bu yeminde bir yanlış olmadığı gibi tekrarında da bir korkuları yoktur. Olmamalıdır. Mustafa Kemal’in askeri olmak Türk ordusunun her askerinin asli ve en vazgeçilmez vasfıdır. 

Ancak bir  atasözümüz, “Hain, hoflu olur” diyor. Yani hain olan korkar demekte. Onlar hain değil. Gayri meşru bir niyet ve emelleri de olamaz! Bu öğrencilikten sonra coşku ile kıtalara hizmet için gidecekler. Her teğmenin bir gideceği kıta, onları hoşgörü ile karşılar. Atatürk’ün ifadesi ile “mektebi asli kıtadır”. Milli savunma bakanı dahil, tüm general kadrosu, bütün subaylar bu hoşgörüyü yaşadılar. Herkes bilir ki teğmen kıtada üst ve amirlerinin yakın gözetiminde hizmeti ve işleyişini tanıyarak pişecek, yetişecektir. Yıllardır bu süreç böyle işler.

‘SİZ SERİNKANLI OLUNUZ’

1966 Ağustos’unda mezun olduğumuzun, kişisel tabancalarımızın dağıtıldığının ertesi günü Tuzla Piyade Okulu’na giden teğmenler, yerleşim merkezinde şarjörler boşaltarak Ankara garını ateş poligonuna çevirdiler. Kara Harp Okulu Komutanı (sonra Kara Kuvvetleri komutanı) Tümgeneral Namık Kemal Ersun (namıdiğer Puf Baba), soruşturma açmak isteyenlere “Onlar delikanlı, siz serinkanlı olunuz” demişti.

Mezuniyetin başarısını paylaşma refleksiyle ve kendiliğinden geliştiği anlaşılan kılıç çatma olayının hukuki anlamda suç olup olmadığını, masumiyetini sorgulamak öküz altında buzağı aramak kadar abestir. Elbet Milli Mücadele; çılgınca değil, akıl mantık, hesap kitap ve askeri bir deha ile kazanıldı. Ancak rahmetli Turgut Özakman, sağ olsa da sorulsa, bu hareketi muhtemelen “milli mirastan bir enstantane” olarak vasıflandırırdı. Ben de durumu şu çılgın Türk çocuklarının bir şenliği olarak görmekteyim. Bu, Türk gençliğinin genlerindeki bir coşku selidir. Ulusal şairlerimizin içlerindeki haykırışın vatan ve millete âşık evlatlarının hizmet aşkının bir göstergesidir.

Siyaset ve stratejik kararlarla terör örgütü başının, parlamentoya davet edilmesi, hukukumuzda henüz olmayan umut hakkının konuşulması “nasıl zamanın ruhuna uygun olarak değerlendiriliyor ise” yarının mareşalleri çocuklarımızın, önünü tıkamak, istikballerini karartmak zamanın ruhuna aykırı bir siyasi karar olacaktır. Bu yaşananlar bize kumpas davaları sürecini ve yurtseverler askerlere, kadınlara karşı alınan tutumu anımsatıyor. Umarız bu yanlıştan dönülür.

Ortada yasada tanımlanmış bir suç yoktur. Genellikle alt ve orta gelir grubundan ailelerin, beş yıl sabırla bekledikleri, mutlu sonucun paylaşıldığı empati ile karşılanması gereken bir bayram günüdür. Bu durum, Puf Baba gibi babalık, hoşgörü, incelik, serinkanlılık ve şefkat gerektirmektedir.

HAYDAR AKSU
EMEKLİ JANDARMA ALBAY



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları