Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dış politika dönüşümü
İktidarın attığı bazı adımların, dış politikada köklü dönüşlere yönelik olduğu giderek genel bir kabule dönüşüyor. BAE, İsrail’den sonra Mısır ile de el sıkışma emareleri çoğaldı ve ciddiyet kazandı. Şimdi şu soruluyor: Sırada Suriye mi var?
Suriye konusuna girmeden belirtelim; AKP’nin eski politikalarını terk etmesini ve yerine ulusal çıkara dayalı yeni politikalar benimsemesini desteklemek durumundayız. Zararın neresinden dönülse kârdır. Ülke çıkarı bunu gerektirir. Tabii bunca enerji kaybının bedelini unutmamak kaydıyla... Bu nedenle, mevcut politikayı değiştirdikleri için değil ancak neden yanlışta bu kadar ısrar ettikleri için eleştirilmelidirler!
SURİYE POLİTİKASINDA DEĞİŞİM Mİ?
Suriye’ye dönersek...
Bu konuda bazı işaretler var ama bunların ciddiyeti konusunda elimizde somut veri yok. İstiklal Caddesi’nde bombanın patladığı sırada içişleri bakanının Afrin’de biriket ev dağıtım töreninde olması, bir algı operasyonunun parçası değilse tersine bir göstergedir. Mevcut politikanın ısrarla devamına işarettir.
Kamuya yansıyan bazı değişim adımlarının gerçekten 2011’den bu yana izlenen Suriye politikasının tersine çevrilme arzusundan mı yoksa yaklaşan seçimin zorunlu kıldığı bazı ihtiyaçlardan mı kaynaklandığı henüz gizemini koruyor.
CB Erdoğan’ın özellikle geçen eylül ayından bu yana yaptığı açıklamalardan Esad ile doğrudan görüşmekten yana ve mevcut politikayı tersine çevirme eğilimi içinde olduğunu anlıyoruz. Ama bunun gerekçesi tam olarak bilinmediği için “arayışın” nasıl sonuçlanacağı konusunda bir yargıya varmak henüz mümkün değil...
Mümkün değil zira mevcut Suriye politikasının ülkeye hediyesi olan milyonlarca sığınmacıya halkın her kesiminden gelen tepkiye karşı tasarlanan bir algı operasyonu olması muhtemeldir. En azından dikkate alınması gereken bir boyuttur. Eğer böyleyse ülkenin hali dumandır!
İYİMSER SENARYO
İyimser bir bakış ise AKP’nin mevcut Suriye politikasının yükünden kurtulmak istemesiyle açıklanabilir. Esad devrilememiştir... Hiç hesap edilmeyen PYD/YPG varlığı tehlikeli hal almıştır; üstelik ABD karşıtlığı ile iç kamuoyu ayakta tutulurken Suriye’de ABD ile paralel olmanın sindirim zorluğu yaşanmaktadır... Bu durum aynı zamanda Rusya ile birlikte yürümeyi zorlaştırmaktadır... Koruma altına aldıkları ve 10 yılı aşkındır besledikleri İslami cihatçılardan bir yapı oluşturmanın olanaksızlığının bilincine varılmıştır...
En önemlisi de geçen hafta Bakan Derya Yanık tarafından 45 milyar dolar olarak açıklanan sığınmacı maliyetinin çok daha fazla olduğunun kendilerince çok iyi biliniyor olmasındandır... Şunu da eklemek gerekir: Atılan her türlü adıma rağmen Suriye sınırı 2011 yılının güvenlik seviyesinin çok altındadır. Sıfır sorun politikasının ürettiği sıfır sonuç... Ulusal çıkarlara aykırı mevcut politikayı tersyüz etmek geç de olsa doğru bir adım olur. Astana sürecine Çin’in katılımına Türkiye’nin onay vermesi, politika değişikliğinin göstergesidir ki Suriye’nin toprak bütünlüğünün, siyasi birliğinin ve devletinin egemenliğinin yeniden sağlanmasını içerecek yeni stratejinin hayata geçirilmesinde önemli bir dayanak olacaktır.
KARA HAREKÂTI GEREKLİ MİDİR?
Henüz ne olduğu tam olarak açıklığa kavuşturulamayan İstiklal Caddesi’ndeki terör eylemi sonrasında yapılan hava harekâtı belli ki bölgedeki bütün terör örgütlerini cezalandırmaya, sindirmeye yönelik; biraz da kamuoyunda oluşan tepkiyi kanalize etme işlevi taşımaktadır. Zira “Hava harekâtı gerekli idiyse neden terör eylemi sonrasında icra edildi” sorusunun yanıtı ortada yoktur.
Ardından bir kara harekâtının yapılabileceği izlenimi yayıldı. Şimdi kamuoyu şu sorunun yanıtını arıyor: Kara harekâtı yapılacak mı, yapılacaksa ne zaman?
Kanaatimce şu soruya yanıt aranmalıdır: Bir harekâtın siyasi maksadı yanlışsa askeri harekâtın başarısı, bu yanlışı bertaraf eder mi? Eğer etmiş olsaydı iktidar Suriye politikasını değiştirme arayışına -siyasi maksadı düzeltme diyelim- girer miydi ya da böyle bir algıyı yaymaya çalışır mıydı?
SONUÇ
Yeni bir kara harekâtı askeri bağlamda durumsal ihtiyaç olabilir ancak geçici bir çözümdür. Esas çözüm Suriye devletini ayağa kaldırmayı amaç edinen siyasi maksat değişikliğinden geçmektedir. Bu değişiklik gerçekleştirilirse alandaki askeri varlık daha büyük bir etkinlik kazanır ve bölgedeki terör yapılanmalarına kalıcı darbe vurulabilir. Savaşmaktan çıkar ummak için değil kalıcı barış için savaşılmalıdır aksi halde hiçbir askeri harekâtın ulusal çıkara hizmet etmesi beklenmemelidir.
Bu görüşlerin hayat bulması, ülke çıkarları açısından kimi ahmakların “vatan hainliğine” varan aptalca suçlamalarına katlanmaya değerdir...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!