Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Demirel
Demirel: “Köprülerin altından daha çok su akar.”
Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başlıktaki sözü ve devamı belleğimde mıh gibi çakılıdır. Kendisiyle hayatım boyunca bir kere yüz yüze geldim. Ölüm yıldönümünde (17 Haziran 2015) tarihi değeri olduğunu düşündüğüm bir anımı paylaşmak istedim.
1987 yılı eylülü ülke ve biz askerler için çok önemliydi. Ülke için önemliydi çünkü 12 Eylül askeri darbesiyle yasaklı hale getirilen liderlerin yasaklarının kalkması için halkoylaması yapılacaktı. Halk kadar askerleri de iki nedenle özel olarak ilgilendiriyordu. 12 Eylül’ün mirasçılarıydık ve kendimizle ilk hesaplaşmamız olacaktı zira TSK’nin koyduğu halkın da yüzde 92’sinin onayladığı anayasada yer alan yasak konusunda tercihte bulunacaktık.
Biz askerleri bölgesel olarak ilgilendiren ikinci neden ise halkoylamasının yapılacağı tarihte 3. Ordu bölgesinde yapılması planlanan büyük manevranın oy vermemizi engelleme olasılığıydı. Ama manevra alanı kışlamıza yakın olduğu için bizim kıtamızın subay ve astsubayları oy kullanabilecekti.
Erzurum Kandilli’de konuşlu ancak manevra için 100 km kadar doğuda bulunan Pasinler civarında arazideydik. Yüzbaşı rütbesindeydim. Tugay komutanımız (rahmetli Tuğgeneral Yılmaz Serttürk hoş sohbet bir komutandı, hafifçe bozuk ağzından kimse alınmazdı) oy vermek için Kandilli’ye nasıl gidilip dönüleceğini düşünüp düşünmediğimi sordu. Ben de, demiryoluyla çok kolay olacağı söyleyince rahatladı. O rahatlıkla, “Ulen Adanalı bari ne oy kullacağımızı da söyle” dedi.
Hiç beklemiyordum. Mayınlı bir sahaya girmiştik. Kendisine soracağım soruyu yanıtlarsa kullanacağım oyun rengini açıklayacağımı belirttim. O da “Sor” dedi.
Sordum: “1960 ihtilaline katılmış mıydınız?”
Evet, yanıtını alınca devam ettim: “1984’te Celal Bayar öldüğünde TBMM’de başında nöbet tuttunuz mu?”
Cevabı ironikti: “Bir gün biri bana bu soruyu sorar diye istirahat aldım ve nöbet tutmadım, o gün izin aldım.”
Bunun üzerine, “Sizin düştüğünüz duruma düşmemek için yasaklar kalksın diye oy kullanacağım” dedim ve devam ettim: “Ben ilkesel olarak yasaklara karşıyım ama belki de daha önemlisi, bir gün Demirel’in bu ülkeye önce başbakan sonra cumhurbaşkanı olacağını biliyorum. Herhangi bir rütbede onu selamlamak durumunda kalacağımdan eminim ve o an sizin yaşadığınız çelişkiyi yaşamak istemiyorum”.
“O halde sen 12 Eylül’e de karşısın” dedi.
Mayınlı sahadaydık üstelik bir ayağım da parmak ucuyla bir mayına temas etmişti. Sustum...
Aradan yıllar geçti. Cumhurbaşkanı Demirel’i 1999 yılında Paris’te resmi olarak karşılayan heyetin içindeydim. Selamladım, elimi sıktı. O anda içimden bu anımı ona anlatmak geçti. Kendimi tuttum ve anlatmadım. Askerce bir tavır olmazdı.
Aradan yıllar geçti.
Balyoz davası kumpasıyla (1) demir parmakların ardındaydık.
Silivri’deydim. Hakkımızda cezalar verilmişti.
Süleyman Demirel’in hasta olduğu haberleri basında yer alıyordu. Hastaneden çıkmıştı ve Balyoz davası hakkında ne düşündüğü sorulduğunda “Köprülerin altından daha çok su akar, dünyanın sonu değil” demişti (2).
Büyük bir deneyimi vardı ve söyledikleri sahteliği her yanından akan bir davanın mahkûmları için değerliydi.
Bir süre sonra Yargıtay mertebesine kadar yükseltilmiş hukuk cellatları kahir ekseriyetimizin cezalarını onayladı.
Demirel’in hastalığına dair haberlerin artması üzerine yukarda aktardığım anımı, 2014 baharında, biraz da kendisine moral olması düşüncesiyle yazdım. Mektubum eline geçti mi, geçmedi mi, emin olamadım. Belki aldı ama rahatsızlığı yanıtlamasına mani oldu.
Köprülerin altından çok su aktı ve akmaya devam edecek...
Kavga devam ediyor...
Kavga Cumhuriyeti kötürüm kılma kavgasıdır.
Bu noktaya siyasi ve askeri elitin çeşitli dönemlerde yaptığı hatalarla gelinmiştir.
Son seçim sonuçlarıyla daha da kötümser bir ortam oluşmuştur.
Ama unutmayalım...
Önemli olan muharebeleri kaybetmek değil, savaşı kaybetmemektir. Rahmetle andığımız Demirel’in yaşamı göstergedir.
Cumhuriyetin özgür ve eşit birey, egemen halk, bağımsız ülke yaratma ülküsü devam ediyor.
Kimse aktüel değerleri değişmez sanmasın! Zamanın gerisine düşüldüğü açıksa da tarihin tekerliği ileriye doğru akışını sürdürüyor ve sürdürecektir.
Ama bunun için mevcut kutuplaşmayı aşma becerisine sahip cesur liderlik, donanımlı ve adanmış karargâh ve gövdeye ilişkin doğru bir hazırlığa ihtiyacın acil olduğunu unutmadan...
(1) Balyoz davası AKP’nin palazlandırdığı ABD’nin Türkiye’yi dönüştürme planıyla yükümlü FETÖ eliyle sürdürüldü ancak AKP eliyle devam ettiriliyor zira 6 suçsuz arkadaşımız için Yargıtay eliyle uydurulmuş “suç için anlaşma” suçlamasıyla maalesef devam ediyor.
(2) https://www.aa.com.tr, 23 Eylül 2012.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- 2 kişiyi öldüren Servet Bozkurt yakalandı!