Bozuntuya vermeden...

17 Ocak 2016 Pazar

Neredeyse artık “arena”sız ilimiz kalmadı. Bazısında üçer beşer tane var. Arena, İspanyolca kum veya kumluk demek. Eskinin gladyatörlerinin, şimdinin boğa güreşlerinin dövüş alanı.
Zeminin kumla kaplı olması, dövüş sırasında dökülecek kanın kolayca örtülebilmesi için.
Çok şükür şimdilik o türden vahşet sokak araları ve meydanlarla sınırlı.

*** 

Siyasi parti delegeleri, arenalarda önce liderlerini seçmek için toplanıyor.
Adı arena. Ama nedense liderler arenaya rakipsiz tek başına çıkıyorlar.
Belki de haklılar.
Çünkü hayatta (ve elbette siyasette) insanın en zorlu yarışı, kendi kendisi ile giriştiği yarış.
Bu işin siftahını Tayyip Bey yaptı. Davutoğlu sayesinde sürdürüyor.

*** 

Dün Ankara Arena’da tarih bu kez, CHP lideri için tecelli etti.
O da arenaya rakipsiz çıktı. Arenaların zemini orijinalinde kumluk...
Partilerin arenayı seçmelerinin simgesel anlamı ise büyük.
Delegelere bir tür “kumda oynama” fırsatı sağlanmış oluyor!..
Kumda sadece çocuk iken oynanmıyor.
Yaşça olgunlaşınca, hele de partiler liderden yana tıkanınca kumda oynamak bir yoldur.
Kum güvenlidir. Kumdan kaleler yapılır.
Gerçi bir seçim dalgasıyla hepsi dümdüz olur.
Ama yine de her kurultay, partililere yeniden kumda oynama fırsatı sunar.
Ve oyun, Allah saklasın, büyük bir kaza bela veya kaset maset ortaya çıkıncaya kadar sürer gider.
Arenalar güvenlidir... Kimseyi sakatlamaz, rahattır, sıcaktır, hiç değilse seçene ve seçenlere iki üç yıl için bir rahatlık sağlar... Geçmiş yanlışların, daha da önemlisi kaybedilmiş seçimlerin üstüne sünger çeker.
Son beş yıldır girilen tüm seçimlerin kaybedildiği hep söylendi, yazıldı çizildi.

Hatta bunun için lidere meydan okuyanlar da oldu. Ama siyaset bir netice alma sanatı.
Netice seçim sandığında alınamazsa, kurultay sandığında alınabilir.
Ki bu sayede liderin ve kadrolarının görevlerini sürdürme ve sündürmeleri mümkün olur.
Bu elbette sadece muhalefettekiler için geçerlidir.

***

CHP liderinin dünkü konuşmasının her sözcüğü yerli yerindeydi.
Eksiği yok belki fazlası bile vardı.
Mesela, “diktatör bozuntusu” fazlaydı.
İktidar kadar, siyaset dilinden ve politik nezaketten muhalefet de sorumludur. “Diktatör” tamam. Ama “bozuntusu?”
“Diktatör” yeterince aşağılayıcı...
Kesmiyorsa, bırakmalı, üstünü de yardımcılar veya köşe yazarları tamamlasın.
Ki, onlara da yanıtı, “diktatörün sözcüleri” veya “havuzun yavuzları” versin.
Böylece seviye düşüklüğü, hiç değilse 2. kademe ile sınırlanmış olur.
(Bunu, TCK 299’a göre 4 yıla kadar mahkûmiyet suçlamasıyla iki kez Cumhurbaşkanı’na hakaret ve iftira suçlaması ile Cumhuriyet savcılarının karşısına çıkmış biri olarak söylüyorum. “Bozuntu” lafının altına bendeniz de imza atabilirim. Ama ben ne ana muhalefet lideriyim ne de devlet protokolündeki yerim Başbakan’dan sonra geliyor!)
Kılıçdaroğlu, daha önce “Benim muhatabım o değil, Başbakan Davutoğlu’dur!” diyordu.
Bu “muhatap” değişikliği neden?
Onunla güreş tutmanın anlamsızlığı iyice ortaya çıktığı için mi?

*** 

Genel başkanı gerçek bir lider, partiyi de iktidara götürecek yarış, çarşaf liste ile gerçekleşir.
Tek kişilik ve tek listelik yarış ise partilileri kumda oynatmaktır.
Ve kaçınılmaz olarak diktatör bozuntuları yaratır.
Örnekle sabit!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rastlantı 27 Ekim 2024
Tek şer 2 hayır 20 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları