Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Baykal’da hayat ve ölüm algısı..
İlk rahatsızlığında Profesör Osman Müftüoğlu şöyle demişti:
-“Deniz Bey’in beyninde neredeyse 8.0 büyüklüğünde bir deprem gelişti. Şu anda mücadele ettiği sorunla yüz yüze gelmesi bundan” (27 Ekim 2017).
Yedi yıldır mücadele ediyordu.
Mücadele onun karakteri idi.
Siyaset de zaten zekâsı, yeteneği ve yüreği yetenler için bitip tükenmez bir mücadeledir.
Doğru zamanda, doğru insanlarla, doğru hedeflere halka, hakka, adalete, özgürlüğe, gönence yönelmesi ise eski deyimle bir “bahs-i diğer”.
*
Siyasette ilk mücadeleyi Bülent Ecevit'e karşı vermişti.
Saygıda kusur etmeden, nezaketini zerre bozmadan.
İşin ilginci hayatta ve siyasette örnek aldığı kişi de Ecevit idi.
Hayran olduğu kişi de diyebiliriz.
Bunda bir çelişki yok.
Ecevit de aynı yolu izlemişti.
İlk siyasi mücadelesini genel sekreteri iken, genel başkanı İsmet İnönü'ye bayrak açarak vermişti.
O da saygıda liderine zerre kusur etmemişti. .
Kadere bakınız ki, bayrak açtığında Baykal da Ecevit'in genel sekreter yardımcısı ve bakanı idi.
Siyaset de zaten kabaca, bir tür al - ver etkinliği, alış-veriş.
Halkın sevdiği deyimle, “dostluk başka, alış- veriş başka!”
Bu kural sadece solda - ortanın solunda değil, sağın ötesinde- berisinde de böyle işliyor.
Tayyip Bey de lideri, hocası Necmettin Erbakan'a ölesiye bağlı ve hayrandı.
Hem de oğluna onun adını verecek kadar!.. (Evet, “Babıcım Bilal”in asıl adı Necmettin”dir!)
*
Baykal belki çok bilinmez ama aynı zamanda Ecevit'in şiir sevgisinden ve edebiyat merakından da etkilenmişti.
Onun, İngliz ozanı Rudyard Kipling'den çevirdiği Eğer (If) adlı şiirini bir anlamda hayatının anayasası yapmıştı.
En zor ve dar günlerinde şiirin mısralarından güç almıştı.
Bu sevgisi nedeniyle olacak “YouTube'a “Eğer”i kendi sesi ile okumuştu.
“Çevrende herkes şaşırsa,
bunu da senden bilse,
sen aklı başında kalabilirsen eğer,
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır,
hem kendine güvenirsen eğer,
bekleyebilirsen usanmadan,
yalanla karşılık vermezsen yalana,
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana.
Düşlere kapılmadan düş kurabilir,
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer,
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir,
ikisine de vermeyebilirsen değer,
söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz,
kandırabilir diye safları, dert edinmezsen,
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz,
koyulabilirsen işe yeniden.
Döküp ortaya varını yoğunu,
bir yazı turada yitirsen bile,
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu.
Yüreğine, sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da,
herkesin bırakıp gittiği noktada,
sen dayanabilirsen tek.”
(...)
*
Yakınlığımız 1960'lar sonunda Mülkiye'de Siyasal Davranış Dersi doçenti olduğu günlere dayanıyordu.
O dönemin Ortanın Solu Derneği'nden, CHP Gençlik Kolları'na, Cumhuriyet'in Ankara Bürosu'ndan TBMM üyeliğine, Ankara Oran'da 8 daireli mütevazı bir apartman komşuluğundan, arada yaptığımız yürüyüş arkadaşlığı ile sürmüştü.
Edebiyatı ve şiiri seviyordu. En çok da öztürkçeciliği ile tanınan Nurullah Ataç'a (1898-1957) hayrandı. Oğluna Ataç adını verecek kadar hem de.
Merak edip “Ne yönüyle” diye sormuştum:
“Ataç'ın denemeleri çok derin ve çok esaslıdır” demekle yetinmişti.
*
Dün sabah acı haberi alınca “Karalama Defteri”ni bulup karıştırmak istedim birden.
Nurullah Ataç, Deniz Bey'in delikanlılık günlerinin edebiyatçısı
“Ölüm”ü şöyle anlatıyor:
“Pusuda bir düşman gibi bekliyorsun beni, bir gün yakalayacak, elimden her şeyimi, her şeyimi, senden korkumu bile alacaksın.
Seni sevmediğim için senden korkuyu seviyorum, o korku da bana hayatın verdiği bir şeydir, hayatın verdiği her şey gibi de tatlıdır. Sen bir şey vermez, her şeyi alırsın. Ölümü düşünüyoruz, ama kabil mi ölümü düşünmek?
Bizim elimizden gelen ancak bu dünyada gördüklerimizle, bu dünyada var olan şeylerle düşünmektir. Ölüm ise bu dünyada var olan her şeyin yadsınmasıdır, inkârıdır. Varlıkta yokluğu anlayamayız. Ölüme 'öbür dünya' demişiz.. (...)
Demek ki ölmeden ölüm düşünülemez, ölüm üzerine bir bilgi edinilemez. Bizim ölüm diye düşündüğümüz gene hayattır. Hayat aleminde hayattan başka bir şey kavranılamaz da onun için.
Bir bilgin 'Hayat, ölüme karşı koyan güçlerin bütünüdür”'demiş, düşünme de hayatın güçlerinden biridir.
Demek ki o da ölüme karşı kor, onu atar, ondan silkinir, demek ki onu kavrayamaz.”
*
Ülkemiz, tarif edilemez bir felaket yaşıyor.
Günlerdir ölümle yatıp ölüm haberleriyle kalkıyoruz.
Deniz Bey'in bir talihsizliği de böyle bir zamanda aramızdan ayrılmış olmasıdır.
*
Atatürk ve İsmet Paşa sonrasında kuşak içinde hem mektepli hem alaylı olarak kendisini “siyasi lider” olarak hazırlamış tek genel başkan idi.
Ailesinin, CHP'lilerin ve halkımızın başı sağ olsun.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- İstanbul'da aile katliamı
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!