Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız liderdedir!
İktidar partisinin içinde ve çevresinde demokrasi ve toplumsal barış açısından son derece tehlikeli bir siyasal tasavvur dile getiriliyor. Bu tehlike münhasıran başkanlık sistemi değil. Çok güçlü bir kuvvetler ayrılığına, etkili denge ve denetleme sistemine ve ademi merkeziyetçi idari yapıya dayanan bir başkanlık sistemi böyle bir tehlike oluşturmaz. Tayyip Erdoğan ve çevresinin başkanlık sistemi konusunda şimdiye kadar bölük pörçük dile getirdikleri görüşler, yerli ve milli olacağı vurgulanan sistemin başkancı olacağı yönünde. Yani bugün anayasayı açıkça ihlal ederek fiilen uygulanan güç yoğunlaşmasının yasal hale dönüşmesini öngörüyor.
Esas tehlike, bir makamda gerçekleşen bu güç yoğunlaşmasının meşruiyet dayanağında yatıyor. İki katmanlı bir meşruiyet tanımı yavaş yavaş şekillendiriliyor. Birinci katman, millet adına egemenliğin kullanımına hangi organların yetkili olduğuyla ilgili. Türkiye siyasal tarihinde, milliyetçi, muhafazakâr akımlar, salt seçimle belirlenen, çoğunlukçu egemenlik anlayışını hep savundular. Bunu yaparken Türkiye toplumunda etnik, dinsel ve kültürel olarak doğal bir sosyolojik çoğunluğun var olduğunu ve bu üç alanın simgeleri ve kodlarını kullanarak serbest seçimlerde her zaman çoğunluğun, yani milletin, kendi taraflarında oluşacağını öngördüler.
Bugün, yalnız Tayyip Erdoğan ve çevresi değil, örneğin Başbakan Davutoğlu da milletin egemenliğini sadece kendi seçtiği temsilciler üzerinden kullanması gerektiğini söylüyor. Yargının ve özellikle anayasa yargısının millet egemenliğini kullanma yetkisi olmadığını iddia ediyor. Bu anlayışa göre, birinci derece mahkemelerinden yüksek yargıya kadar bütün yargı sistemi sadece işlevsel olarak adaleti yerine getirmekle yetinmelidir. Doğru, ama kimin adına? Kralın, sultanın, partinin veya milletin adına mı, yoksa milletin seçtiği temsilciler adına mı?
Cumhurbaşkanı mahkemelere doğrudan emirler yağdırarak, Anayasa Mahkemesi’nin beğenmediği kararını tanımadığını ilan ederek, kendi görüşüne göre, yargının kimin adına çalışması ve karar vermesini arzuladığını açıkça gösterdi. Anlaşılan Ahmet Davutoğlu da, yargıyı otomatik olarak güçler ayrılığı ilkesi kapsamı dışına çıkaran bu egemenlik anlayışını benimsiyor. Bu anlayış, hâkimiyetin kayıtsız ve şartsız millette değil, onun temsilcilerinde olduğu anlamına gelir. Halbuki yargının bir görevi, milletin temsilcilerinin icraatlarının millet adına denetimi, temsilcilerin yetki suiistimallerine karşı yurttaşları korumaktır.
İkinci katman, temsilcilikle ilgili. Temsili liderlik yerine, organik liderliğin ihdas edilmesi öneriliyor. Halkın doğrudan oyuyla seçilmiş, halkı doğrudan temsil eden, bu anlamda “kendisi halk olan” bir liderde tüm güçlerin toplanmasının, milletin kendi seçtiği temsilci üzerinden egemenliği kullanması anlamına geleceği iddia ediliyor.
Birkaç yıldan beri yazılarına ara veren Kürşat Bumin, Diken internet sitesinde yayımladığı ilk yazısında, bu kavramın demokrasi açısından ne kadar büyük bir tehlike olduğunu hatırlattı. Tayyip Erdoğan’ın organik bir lider olduğu epeydir dile getiriliyor. Onun seçmen tabanı ile bütünleştiği, birlikte yürüdükleri, tabanının taleplerini siyasete yansıttığı vurgulanıyor. Demokrasilerde istisna olmayan, hatta son derece yaygın olması gereken bir durum bu. Tayyip Erdoğan’ın bundan fazlası, sadece halkın temsilcisi değil, milletin ya da halkın kendisi olduğu iddia edilmeye başlanınca, iş başka bir mecraya giriyor.
Egemenliğin sadece temsilciler üzerinden, yani sadece temsilciler tarafından kullanılacağı ilkesi yargıyı temsilcilerin bir organı haline getirir. Temsili liderliğe organik liderlik/başkanlık ikame olunca, yargı başkanın organı olur. Sorun yalnız yargıyla sınırlı kalmaz. Devlet-millet bütünleşmesi ucubesinin yerini başkan-millet ya da reis-halk bütünleşmesi ucubesi alır. Toplumun bir kesimi, belki çoğunluğu bu bütünleşmeden hoşnut da olabilir. Ama ortaya çıkan ucubenin adı her durumda demokrasi değildir. Ne olduğu konusunda ise, demokrasi görünümlü diktatörlükten totaliter rejimlere kadar rivayet muhtelif…
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- 3 ülke daha BRICS'e 'ortak üye' oldu!
- 'Adama lafını yedirirler böyle, ensendeyim'
- Teğmenler hakkında yeni gelişme!
- 'Tahmin edemedikleri kadar dirençliyiz'
- CHP'den Tekin hakkında suç duyurusu!
- MHP'den 5'inci paylaşım da aynı saatte geldi!
- Özel'e soruşturmada 'yetkisizlik' kararı
- Mesele 'yeşil alan' değil 1.5 milyar dolar!
- Rusya, bir ülkeye daha gaz tedarikini kesiyor
- Erdoğan'ın Özer'e mektubu, davetler...