75 yıllık bir tesadüf

23 Ocak 2016 Cumartesi

Kış henüz bitmedi. O halde hâlâ bu kış komünizm gelebilir. Bir süredir korkusu azalsa da kış bitmediğine göre ihtimal var demektir.

Her kışı onun geleceği korkusuyla yaşayan güzel ülkemiz, bu sayede o kadar yaratıcı(!) işlere imza atmış ki. Tarih, kışın komünizmi memlekete sokmamak için hukuğun ayaklar altına alındığı örneklerle dolu.

Ama bu tarih içinde bir hikâye var ki, mücadele uğruna yazılı hukuk kuralından zerre taviz verilmemiş. İşte istisna da olsa o hikâye bizim şimdiki durumumuzla bire bir benzeşiyor. Tesadüf işte. Anlatayım.

26 Kasım’da tutuklanmamıza dakikalar kala avukatlarımız farklı ve güçlü bir itirazda bulundular. Bırakın tutuklamayı, hakkımızda dava bile açılamaz, yargılama bile yapılamazdı.

Neydi bu itirazın kaynağı? Basın Kanunu. Basın Kanunu’nda yayın yoluyla işlenen suçlarda dava açmak için süre zorunluluğu bulunuyor. Yani suçun yayın yoluyla işlendiğini düşünen savcı, davayı canı istediğinde açamıyor.

Süre ne kadar? 4 ay. Süreli yayında yani gazetede bir suç gördüğünde davasını 4 ay içinde açacak. Gazetedeki haberde, yazıda, her neyle “suç var” diyorsa 4 ayda davasını açıp yargılamayı başlatmak zorunda.

Çünkü Basın Kanunu’na göre 4 aylık süre muhakeme şartı. Yani 4 aydan sonra dava açıp yargılama yapılmasına imkân yok.

Bizim haberler ise 29 Mayıs ve 12 Haziran tarihlerinde yayımlandı. Savcı, en geç 29 Eylül’de davayı açmak zorundaydı. Bırakın davayı, ilk ifadeler haberden 6 ay sonra alındı. Tutukluluk 2 ayı buldu. Dava hali yok.

“Savcı 4 aylık süreyi bilmiyor mu? Neden süresinde dava açmamış” diye sorulabilir. Bu soruya verilecek cevaplar bir süre sonra zaten tartışılacağı için bu yazının sınırlarını aşar.

Ama öte yandan, “4 aylık süre bir usul meselesidir. Sen esasa, yani hakkınızdaki suçlamalara gel” diyenler de çıkabilir. Biz de zaten oraya, yani yargılamaya gelmek istiyoruz.

Savcı iddianamesini hazırlasın, esası yazsın, onlar söylesin, biz söyleyelim. 4 ay meselesini de iddianamenin sunulacağı mahkeme çözsün.

Son soru da, bunun komünizmle mücadele tarihiyle ilgisi olacaktır. Oraya geliyorum.

6 günde açmadı, serbestsiniz

2. Dünya Savaşı günleri. Tam 75 yıl önce. Ülkede sıkıyönetim var. Çoğunluğu solcu aydınlar ve gazeteciler bir yıldır Yeni Edebiyat adlı dergiyi çıkarıyorlar. Dergi, gazete formatında ve on beş günde bir çıkıyor.

Düzenli olarak ve arada bir yazısı yayımlananlar arasında Sabiha ve Zekeriya Sertel, Emin Türk Eliçin, Zeki Baştımar, Hasan İzzettin Dinamo, Suphi Taşhan, Suat Taşer, Ruhi Derviş, Reşat Fuat Baraner bulunuyor.

Yeni Edebiyat’ın bizimle ilgisini gazeteci Hüseyin Aykal, Aykırı Kadınlar, Osmanlı’dan Günümüze Devrimci Kadın Portreleri adlı kitabında anlatıyor:

“Yeni Edebiyat, 1941 yılı Kasım ayında çıkan 26. sayısının ardından Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatıldı ve dergide yazanlardan Neriman Hikmet Öztekin, Sabiha ve Zekeriya Sertel, Emin Türk Eliçin, Zeki Baştımar, Hasan İzzettin Dinamo, Suphi Taşhan, Suat Taşer, Ruhi Derviş, Reşat Fuat Baraner tutuklandı.

Daha sonra Zeki Baştımar ile Reşat Fuat Baraner serbest bırakılsalar da diğerlerine komünizm propagandası yapmaktan çeşitli hapis cezaları verildi. Ancak bu cezalar, Basın Kanunu’na dava açmak için gereken altı (6) günlük zamanaşımına uğradığı için Askeri Temyiz Mahkemesi tarafından iptal edildi ve cezaevindeki yazarlar serbest bırakıldı.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Davutoğlu artık mağdur 23 Mayıs 2016

Günün Köşe Yazıları