İlhan Selçuk

Dayak Salgını Bir Yaşam Biçimi... (01.12.2009)

01 Aralık 2009 Salı

PENCERE

İLHAN SELÇUK

Dayak Salgını Bir Yaşam Biçimi...


Dayak cennetten mi çıkmıştır?..

Soruya yanıt vermek zor!..

Ama “Dayak cennetten çıkmadır” özdeyişini azımsamak da kolay değil...

Edebiyatı sevenlerin okumaya doyamadığı Anton Çehov dayakla yetişmiş...

Nasıl?..

*

Anton Çehov’un dedesi köle imiş...

19’uncu yüzyıl Rusyası, Avrupa’dan çok ama çok geridedir...

Kölelik düzeni o dönemde Avrupa’da tarihe karışmış...

Çarlık yönetiminde ise geçerli...

Efendi Rusya’da kölesini istediği gibi döver...

Bu, bir haktır...

Toprak sahibi efendi, Çehov’un dedesini kıyasıya dövüyor...

Çehov’un dedesi, oğlu Pol Egoroviç’i dövüyor...

Pol Egoroviç de oğlu Anton Çehov’u dövüyor...

Dayak hem bir hak...

Hem terbiye aracı..

*

Baba Pol Egoroviç hem aşırı sofu, hem acımasızmış, daha beş yaşına bile basmayan oğlu Anton’u ‘eğitmek için’ sık sık dövmeye girişince, araya anne giriyor...

Egoroviç kadına diyor ki:

“- Ben de böyle yetiştim, görüyorsun ki yediğim dayaklar hiç de boşa gitmemiş!..”

Demek ki dünya edebiyatının sayılı kalemlerinden Çehov dayakla büyümüş...

Çehov anılarında yazıyor:

“Büyüklerimizden bize neler geçmedi ki!.. Ne sinirler, ne huylar...”

*

Dayak, günümüz Türkiye’sinde geçerli yaygın modadır; medyada her gün dayak üstüne haberler gırla...

Çocuğunu döveceksin...

Nişanlını döveceksin...

Karını döveceksin...

Karını yalnız dövmekle de kalmayacaksın, tesettüre mahkûm edeceksin; çarşaf, peçe, başörtüsü, türban; Allah ne verdiyse...

İslamda kadına “dayak hakkı”nın Kuran’dan kaynaklandığını ileri sürenler az değil...

Nisa Suresi’nden:

“- Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün!..”

*

Peki, “vurduğun yerde gül biter...”

Kadını dövmek, kökeni din kültürüne dayanan bir eylem...

Bu işin içinden nasıl çıkılır?..

Türkiye gibi ‘mazi’nin mirası iliklerine işlemiş bir toplumda ‘şiddet’ eğitimin bir aracı olmaktan tasfiye edilebilir mi?..

Doğrusu çok güç!..

Eski adıyla ‘mazi’ yeni adıyla “geçmiş” günümüze dişlerini geçirmiş, bırakmıyor...

*

Eski bir özdeyişe göre “istisnalar kaideyi bozmaz”...

Anton Çehov’un dayakla eğitilmiş olması da ancak bir ‘istisna’yı sergiliyor; toprak kölesinin torunu Çehov ‘müstesna’ bir örnek...

Yaşayışımızdan bir an önce dayağı tasfiye etmeliyiz; çünkü dayak yalnız hayatımızın ayıbı değil, geleceğimizin gericilik yatırımı...

Türkiye bugün dayak salgınına tutulmuş bir hasta gibi...

Bu hastalıktan bir gün önce kurtulmalıyız.

(24 Aralık 2006 tarihli yazısı)
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları