Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yalanlar, gerçekler ve nefret siyaseti

29 Nisan 2022 Cuma

Çarşamba akşamı STK temsilcileriyle buluşan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi Davası’nda verilen skandal kararı savunurken skandal açıklamalar yaptı.

Mesela dedi ki: “Dolmabahçe Camisi’nde, hatırlayın o geceyi. Bira kutularıyla caminin içinde oturan müptezeller, loderler vasıtasıyla camiden ta buradaki makamımıza kadar kanallar açmak suretiyle geldiler, sonra da Gezicilerle beraber Taksim Meydanı’na yürüdüler!”

“Loder” dediği, maden ve kömür ocaklarında zemin kazılmasında, kum ve çakılın çıkarılmasında kullanılan bir iş makinesi…

Dokuz yıl sonra Gezi Parkı olayları hakkında bu iddiayı gerçekmiş gibi tekrarlaması karşısında insanın nutku tutuluyor. 

Çünkü bu iddialar, Başbakanlık Çalışma Ofisi’nin bulunduğu Dolmabahçe’de göstericilerin sığındıkları Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi’nin o dönemki müezzini Fuat Yıldırım tarafından yalanlanmıştı. Müezzin, “Cami içerisinde içki içen ya da elinde içki şişesi olan birini görmedim. Görmediğim şeyi söylemem” dediği için başka yere sürülmüş ve Diyanet’e dava açmıştı.

Ama hiçbir kanıt olmasa da Erdoğan hâlâ bunu gerçekmiş gibi dile getiriyor.

***

İftardaki aynı konuşmasında, “Millet adına tarafsız mahkemelerin darbecilere ceza vermesi mutluluk vericidir” dedi Cumhurbaşkanı...

Türkiye’de yargının nicedir bağımsız olmadığını tüm dünya yaşayarak görüyor. O nedenle de 2021 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 139 ülke arasında 117’nci sıradayız…

Gezi Davası da buna yeni bir kanıt yarattı. Kararı alan üç yargıçtan biri olan Murat Bircan, “Türkiye’nin 2023 ve 2071 hedeflerine ancak Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ulaşabiliriz” diyen eski bir AKP milletvekili aday adayı. Eşi Arzu Bircan ise FETÖ itirafçısı. “Siz darbecisiniz!” kararını veren hâkimin eşi, 15 Temmuz 2016’daki Fethullahçı darbe girişiminin ardındaki cemaatin mensubu!

***

Erdoğan’ın konuşmasındaki iddialardan biri, acı bir kahkaha attıracak türden…

“Çevreciliğin destanını bu ülkede biz yazdık. Beş milyon civarında fidan dikerek yaptık” dedi. 

Ülkede yağmalanmadık alan kalmadı; görülmemiş bir doğa katliamına yol açacak İstanbul Kanalı konusundaki inadı sürüyor ama o, çevreciliğin destanını yazdığını söylüyor. Olsa olsa yıkımın destanı olur bu!

***

Konuşmasının bir yerinde duyanı öfke ile utanç hislerinin birbirine karıştığı bir ruh haline sokacak cümleler de kurdu Erdoğan: 

“Bedel ödedik, çile çektik. Daima dik durduk. Tüm kirli senaryolara kavga ve nefret siyasetini körükleyenlere rağmen bir ferdimizin bile burnunun kanamasına izin vermedik.”

Gezi Direnişi’ni düşünürsek…

Protestolara destek amacıyla katıldığı yürüyüşe müdahale eden polis ve karşıt görüşlü gruplar tarafından darp edilerek öldürülen üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz bu ülkenin genci değil miydi?

Gezi Parkı’na destek için otoyol kapatıldığı sırada üzerine sürülen aracın çarpması sonucu ölen Mehmet Ayvalıtaş, bu ülkenin ferdi değil miydi?

Eylem sırasında başına aldığı darbe sonucu can veren Abdullah Cömert, bu ülkenin vatandaşı değil miydi?

Polis tarafından başından vurularak ağır yaralanan ve ardından beyin ölümü gerçekleşen Ethem Sarısülük, bu ülkenin yurttaşı değil miydi?

Polisin attığı gaz fişeğiyle kafasından vurulup, çatıdan düşerek ölen Ahmet Atakan, bu ülkenin ferdi değil miydi?

Kalekol protestosunda askerlerin açtığı ateş sonucu ölen Medeni Yıldırım bu ülkenin ferdi değil miydi?

Polis tarafından atılan göz yaşartıcı gaz kapsülünün başına isabet etmesiyle aylarca komada kaldıktan sonra 15 yaşında can veren Berkin Elvan bu ülkenin çocuğu değil miydi?

Hepsini yazmaya bu köşe yetmez ama 20 yıldır körüklenen nefret siyaseti yüzünden nice canlar gitti. 

Berkin’in acılı annesi AKP mitinginde yuhalanırken de kürsüde Erdoğan vardı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları