Siyasi enkaz

01 Kasım 2020 Pazar

Siz hiç bu ülkede varlıklıların yaşadığı binaların kâğıt gibi yıkıldığını duydunuz mu?

Ben duymadım.

İnsan ya da hayvan, kim olursa olsun hiçbir canlının, depremde bina altında kalmasını elbette istemem! Bu soruyu sormamın nedeni, sadece bir gerçeğin altını çizmek:

Koronavirüs gibi deprem de en çok yoksulları vuruyor! En çürük binalar, yoksul mahallelerde pıtrak gibi çoğalıyor!

Doldurma zeminlerin üzerinde, eksik malzeme ve kötü mühendislikle inşa edilen ucuz yapılar, yoksulların mezarı oluyor...

Seçimler yapılıyor; bakanlar ve belediye yönetimleri değişiyor ama deprem açısından riskli bölgelerde gereken çalışmalar yapılmıyor.

Deprem kırıkları sürekli hareketleniyor ama iktidar bir türlü harekete geçmiyor!

Her depremden sonra medyada günlerce yayın yapılıyor, bilim insanları durumun vahametini anlatıyor ama her defasında aynı facia görüntüleri yaşanıyor.

Ve bütün bunlar olurken iktidar, deprem için topladığı vergilerin ne olduğu sorusuna yanıt vermiyor!

DEPREM VERGİLERİ NE OLDU?

Bu yıl başında, 24 Ocak 2020’de Elazığ’da meydana gelen depremden sonra Kızılay Başkanı’nın sosyal medyada paylaştığı mesajı hatırlıyor musunuz?

Kızılay destekleriniz için Deprem yazın, 2868’e SMS yollayın, 10 TL katkıda bulunun. Dilediğiniz kadar gönderebilirsiniz. Gün dayanışma günü” yazmış ve sonrasında tepkiler üzerine silmişti.

Yüz binlerce kişinin “Deprem vergileri ne oldu” sorusuna hâlâ yanıt verilmedi. Oysa 20 yılı aşkın bir süredir toplanan bu vergi kapsamında, sadece 2004-2018 arasında halkın cebinden 60.6 milyar TL çıktı.

Peki, bu paralar ne oldu?

Okullar, hastaneler, adliyeler, kamu binaları depreme dayanıklı hale getirildi mi?

Deprem vergileri bu işler için harcanmadıysa nereye gitti? Deprem bölgelerinde yapılar sağlamlaştırılmazsa bundan sonra neler olacağı açık değil mi?

Uygun olmayan zeminlerde inşa edilen çürük ve kaçak yapıların yıkılacağı ve altlarında daha çok canın kalacağı belli değil mi?

NE KADER NE DE FITRAT!

Bu yılın başında Doğu Anadolu’daki yıkıcı depremden sonra AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan,

Malatya’da konuşmuş ve “Biz her şeyden önce Müslümanız, kadere inanırız. Sabrımız imanımızın bir gereği” demişti.

Her defasında enkazlar altında can kaybı yaşanırken, bu felaketler “kader” denilerek geçiştirilecek mi?

Ya da birçok insan gibi “Şu 2020 bir bitse artık!” diyerek bunun uğursuz bir yıl olduğuna mı inanılacak?

Yaşanan felaketlerin uğursuzlukla, kaderle, fıtratla ilgisi yok.

İnsanların, aymazlığıyla, ihmalkârlığıyla ve akılsızlığıyla ilgisi var.

Üçkâğıtçı müteahhitlerin ve mühendislerin ahlaksızlığıyla ilgisi var.

İnşaat ve gecekondu mafyasının hırsızlığıyla ilgisi var.

Yerel ve merkezi iktidarın kötü yönetimi ile ilgisi var.

Siyasi rant ve yağmacılık ile ilgisi var.

İnsan hayatının bu ülkedeki ucuzluğuyla ilgisi var.

Kapitalizmin dayattığı kâr hırsıyla ilgisi var.

Bilim karşıtlığı ile ilgisi var!

BUNLAR DÜZELMEDİĞİ SÜRECE... 

Bu ülke bir an önce dincilikten akılcılığa geçmediği sürece...

Çarpık kentleşme sona ermediği sürece...

Kentsel dönüşüm acilen yapılmadığı sürece...

İmar rantı sona ermediği sürece...

Deprem değil ama binalar öldürmeye devam edecek.

Çürük binalar en çok da yoksullara mezar olacak.

Çok açık ki bu ülkede siyasi bir enkaz var ve halk bu enkaz altında eziliyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları