Küba izlenimleri 3: Piyasacılığın panzehri devrimci sanat

07 Temmuz 2024 Pazar

Küba’nın sokaklarından geçerken tanık olduğumuz hayatlar, kentlerin bazı yerlerinde turizme bağlanan umudun belirtisi olarak yükselmeye başlayan lüks otellerle çarpıcı bir çelişki içindeydi. Ancak yoksul mahallelerde de hiç eksilmeyen müzik sesleri ve dans görüntüleri, abluka altında zorluklara göğüs geren Kübalıların yaşama direncini yansıtıyordu.

Sanata öyle sıkı sarılmışlar ki çocukların ve gençlerin manevi dünyalarını bu yolla geliştirmeyi bir ilke olarak benimsemişler.

MUHTEŞEM BİR ÇOCUK TİYATROSU: LA COLMENITA

Havana’da ziyaret ettiğimiz La Colmenita Çocuk Tiyatrosu Topluluğu, rehberimiz Mehmet Onur Çuvalcı’nın ifadesiyle, “sanatsal üretim yoluyla Küba Devrimi’nin eşitlik temelinde insani değerleri yüksek ‘yeni insan’ yetiştirme çabasına iyi bir örnek.”

Merkezlerine varır varmaz bizi neşe dolu bir atmosferde karşıladıklarında, topluluğun kurucusu ve direktörü Carlos Alberto Cremata, her birimize farklı yaşlarda bir çocuğun eşlik edeceğini ve böylece birlikte dans ederken konuşarak birbirimizi daha iyi tanıyacağımızı söyledi. Gerçekten de önce yalnızca alkış tutup izleyen turistler, bir süre sonra şarkı söyleyip dans eden çocuklara katıldığında tam bir kaynaşma yaşandı.

14 Şubat 1990’da kurulan La Colmenita, 2007’den beri UNICEF İyi Niyet Elçisi ve 2008’de Devlet Tiyatroları’nın, 2010’da José Marti Küba Dostluk Derneği’nin davetlisi olarak Türkiye’ye gelmişler. Bu yıl da 23 Nisan Küçük Hanımlar Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali’nde Ankara ve İstanbul’da dört farklı oyun sahnelemişler.

Topluluğun bana göre en çarpıcı yanı, çocuklardan sanatçı yetiştirmeye çalışmayıp, isteyen tüm çocukların katılabileceği bir oyun alanı kurması, özel eğitim ihtiyaçları olan çocukları ve ergenleri sanattan keyif almaları ve kişisel gelişime ulaşmaları için buluşturarak kolektif hayal gücünü geliştirmesi!

ZAPATA BATAKLIĞINDA BİR SANAT VAHASI: KORİMAKAO

Sıcak ve nemli bir günde otobüsle Zapata Bataklığı’na doğru yol alırken önceden tahmin edemeyeceğimiz kadar etkili bir sanat projesini göreceğimizi bilmiyorduk. Küba devleti tarafından desteklenen, Kültür Bakanlığı’na bağlı Korimakao Sanatsal Toplumsal Topluluğu’nun adı hem ilginç hem de anlamlı. Bölge yerlilerinin dilinde “makao” insan, “kori” ev anlamına geliyor. Terk edilmiş salyangoz kabuklarına yerleşen canlılar gibi “evini sırtında taşıyan insan” diye anlatılan metaforik bir anlamı var. Diyorlar ki “Sanat bizim evimizdir, onu sırtımızda taşır, ülkenin en ücra köşelerine kadar götürürüz!” Bu nedenle tiyatrosu olmayan yerlerde çadırlar kurup gösteriler yapan topluluk, bünyesinde 17 yaşından büyük gençleri barındırıyor. Elit sanatçılar yetiştirme amacında değiller ve kabul için üç şartları var: Temel bir sınavı geçmeleri; sosyal açıdan sorunlu ailelerden gelmeleri ve toplumla bağ kurabilecek nitelikte olmaları. Bu özellikteki gençleri sanat aracılığıyla toplumsal hayata kazandırırken, topluma da katkıda bulunuyorlar. Orada istedikleri süre kadar kalan gençler, çalışmaları karşılığında bir gelir de elde ediyor.

Korimakao’da bazı gençlerin gösterisini izleme olanağı da bulduk. Gençlerden birisi dans gösterisinin adını “korku” olarak açıklayınca en büyük üç korkusu soruldu. Verdiği yanıt, dünyanın her yerindeki gençlerin ortak korkularını ortaya koyuyordu: “Bireylere nasıl yaklaşacağını bilememek, toplumda kabul edilmemek, sahip olduklarını kaybetmek.”

Küba’nın dünyaya verdiği önemli bir ders de bu olabilir: Korkularını aşmaları için gençlere sanatla yeni bir yol açmak! Piyasacı anlayışa ve sermayenin yarattığı metalaştırmaya karşı devrimci bir proje ile en güçlü panzehri yaratmak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları