İşte Atatürk budur!

29 Eylül 2020 Salı

Mustafa Kemal - Atatürk tartışmasında herkes konuştu, yazdı. Ben de dünyaya ekososyalist yaklaşımla bakan bir aydınlanma savunucusu olarak söz hakkımı kullanmak istiyorum.

Meselenin tarihi eski ama özellikle AKP iktidara geldiğinden beri İslamcılarla İkinci Cumhuriyetçilerin işbirliğine tanık olduk. En belirgin ortak noktaları, 1923’te kurulan laik cumhuriyete karşı olmalarıydı. Uzun zaman Gülen Cemaati’nin de katıldığı bu Üçlü İttifak, Kasım 2013’teki Dershane Krizi ve 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması ile bozuldu. 

Yaklaşık 11 yıl süren ve emperyalizmin de desteklediği işbirliği sırasında, siyasal İslamcılar, neo-liberaller ve cemaatçiler, hep birlikte Atatürk’ü itibarsızlaştırmak için büyük çaba gösterdiler. Medyada sürekli “Atatürkçülük mü, Kemalizm mi?” tartışmaları yapıldı.

’80 sonrası ortaya çıkan birtakım solcular, kendi solculuklarının kıstası olarak Atatürk’e ve Cumhuriyet devrimlerine saldırmayı seçti. Çünkü yandaş medyada yüksek maaş alıp köşe sahibi olmanın kuralı buydu.

Öyle bir çıkar ağı kuruldu ki siyasal İslam, toplumun kılcal damarlarına liberal solun yardımıyla nüfuz etti. 

***

Emperyalizm destekli Üçlü İttifak dağıldıktan sonra, Cumhuriyeti karalama kampanyası bitti mi? Hayır. Günümüzde ittifakın unsurlarının her biri, yine emperyalizm ile temas halinde ve aynı amaç için çabalarını sürdürüyor. 

Böyle bir ortamda, Atatürk’ün kurduğu parti CHP ile adını Atatürk’ün koyduğu gazetenin, Cumhuriyet gazetesinin de hedef yapılmaması şaşırtıcı olurdu. Tüm kariyerini Atatürk nefreti üzerinden yapan bazı liberallerin geçmişte bu gazetede köşe sahibi ya da yönetici olması gibi, CHP’de de benzer olaylar zaman zaman yaşandı.

Yandaş medyanın bu konuyu köpürtmesinin nedeni, Atatürk’e dair çarpıtmalardan duydukları endişe değil elbette. Seçimde iktidarın karşısındaki birliği dağıtma stratejisi için bunu kullandıkları çok açık.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Canan Kaftancıoğlu’nu savunması ve seçime yönelik olarak verdiği mesajları da düşününce, onun da öncelikli hedefinin Cumhur İttifakı’na karşı oluşturulacak birliği korumak olduğu anlaşılıyor. 

***

Siyaseten manzara böyle ama altı çizilerek söylenmesi gerekenler var.

Türkiye’de laiklik ve Atatürk’e karşı böylesine yoğun bir saldırı varken, Cumhuriyet devrimleri açıkça çiğnenirken, Mustafa Kemal ile Atatürk ifadelerinden birini olumlamak, diğerini kullanmaktan kaçınmak sorundur. 

Yıllardır devam eden dezenformasyonun geçmişini unutanlar, internette kısa bir araştırma yaparak bile bu ayrımın ardındaki itibarsızlaştırma çabasını görebilir. “İlhan Selçuk Kemalist, Türkan Saylan Atatürkçü” denilen yazıları utançla okuyabilir. 

Gerçekte ikisi de antiemperyalisttir.

Aydınlanmacıdır.

Tam bağımsızlığı savunur.

Kuvayi Milliye ruhunu taşır.

Devrimcidir.

Laiktir.

Toplumcudur. 

Çözümü dogmada ve geçmişte değil, bilimde ve ilerlemede arar.

***

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci liderliğini sorgulamaya kalkanların emperyalizm ile nasıl iş tuttuğu ortadadır.

Atatürkçülük referansıyla yönetime el koyan ve onun devrimlerinin altını oyan darbecilerle Atatürk’ün taban tabana zıt olduğu açıktır.

Kemalizm veya Atatürkçülük akıl, bilim ve çağdaşlık yoludur; onları birbirinden ayırmaya çalışmak, tarihe de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e de haksızlıktır!

Unutanlara Uğur Mumcu’nun tam 40 yıl önce, 12 Eylül 1980 darbesinden 20 gün sonra, bu gazetede yayımlanan “İşte Atatürk budur!” başlıklı yazısındaki şu satırları hatırlatmak gerekir: 

1980’lerde, yasakçı bir düzeni Atatürkçülüğe dayanarak savunmanın olanağı yoktur. Çünkü Atatürkçülük, Atatürk’ün sözlerinden ayrı bir siyasal sistem olarak değerlendirilemez. Atatürk ne dediyse, Atatürkçülük odur! Kemalizm, Atatürkçülük, bir tek sözcükte özetlenebilir: Bağımsızlık!” (3 Ekim 1980, Cumhuriyet)

İşte sadece 1980’lerde değil, 2000’lerde de Atatürk budur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları